“81 ili gördüm” dediğim bir paylaşımın ardından bir okur şöyle yazdı:
“Türkiye sadece illerden ibaret değil.”
Çok doğru…
Bu ülkenin her ili başka bir dünya; her ilçesi farklı bir nefes; hatta bazı mahalleleri bile bambaşka bir kültür taşır.
Mesela Hatay’ın Kırıkhan ilçesindeki 61 mahallesi…
Adı bile Karadeniz’i çağrıştırır.
Karadeniz’den gelenlerin yoğunluğu nedeniyle sokaklarında gezdiğinizde kendinizi zaman zaman Trabzon’un bir mahallesinde hissedersiniz.
İşte Türkiye’nin zenginliği tam da burada başlar.
Yıllardır 420’ye yakın ilçe ve beldede Akıllı Şehirler ve Yangın Güvenliği üzerine sahaya inerek çalıştım.
Bu çeşitliliği her defasında tekrar tekrar gördüm.
Mesela Yozgat Bahadın…
Türkiye’de örneğini pek görmediğimiz, çok değerli bir “yaşam evi modeli” var.
Orada üç farklı tipte yaşam düzeni oluşturulmuş:
— 7/24 kalanlar,
— Sadece akşamları kalanlar,
— Kendi evinde yaşamayı sürdüren; ancak gün boyu tüm ihtiyaçları Bahadın Yaşamevi tarafından karşılananlar.
Altı kez gittiğim Bahadın’da, özellikle üçüncü grubu destekleyen kablolu–kablosuz çağrı sistemi çalışmasını yapmıştık.
İnsanların hem bağımsızlığını koruduğu hem de kendini güvende hissettiği bu model, aslında Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu huzurevi anlayışını temsil ediyor.
Arsuz’daki akıllı aydınlatma projeleri…
Belen’de sokak hayvanlarına yönelik yenilikçi uygulamalar…
Her biri, küçük dokunuşların yerelde nasıl büyük karşılıklar bulduğunu gösteriyor.
Van’ın Çatak ilçesine ise üç kez gittim.
Bunu güçlendirecek küçük bir anımı aktarayım:
Beni yetiştiren hocaların hocası Elk.Yük.Müh. Yetkin Saner ve Van’lı bölüm başkanım Prof.Dr.Nurettin Abut ile birlikte, Akdamar Adası’ndaki kiliseyi ziyaret etmek için Van Gölü’nde tekneye binerken kaptan beni tanımıştı.
Gülerek,
“Hocam burada da mı biliniyorsun Necmi Hoca?”
diye takılmıştı.
İşte sahada olmanın, insanlarla temas kurmanın değeri bu.
Çatak; rafting sporuna milli sporcu yetiştiren yapısıyla, Yılmaz Güney Caddesi’yle, doğası ve kültürüyle çok özel bir yer.
Anlatmaya başlasam uzun sürer; bazı yerler yaşandığında daha iyi anlaşılır.
Bazen,
“Hocam 75.000 kişilik network olur mu gerçekten?”
diye soranlar çıkıyor.
Oysa bu ağ; yıllardır tanıştıklarımı unutmamaya çalışmamın, gittiğim her şehirde bir dost bırakmanın doğal sonucu.
Hakkâri’de beni ballarla ve yöresel kahvaltılılarla karşılayan itfaiyeci kardeşimin bugün Valilikte görev yapıyor olması gibi…
Bu bağlar, sahaya inmenin doğrudan sonucudur.
Bir ricam var:
“Necmi Hoca kendini övdü” diye bakmayın.
Bu bir övünme değil; sadece gördüklerimi ve bu ülkeye duyduğum borcu paylaşma çabası.
Gidilecek çok yer var.
Dokunulacak çok hayat…
Gerçekleştirilecek daha çok proje…
Ve bu coğrafya,
bütün bu emeklere fazlasıyla değer.
Yorumlar
Kalan Karakter: