KIŞIN EŞİĞİNDE: DEPREME VE AFETLERE DAYANIKLI ŞEHİRLER
Kış artık eskisi gibi başlamıyor.
6 ŞUBAT'ı UNUTMAK MÜMKÜN MÜ...?
İklim değişikliği mevsimlerin ritmini bozdu; Türkiye’de kış neredeyse bir ay gecikmeli geliyor.
Bu gecikme, yalnızca doğanın takvimini değil; şehirlerin risk takvimini de değiştiriyor.
Kış geç geliyor ama daha sert geliyor.
Yağışlar yoğunlaşıyor, soğuk daha kısa sürede etkili oluyor, altyapıya binen yük büyüyor.
Bu nedenle deprem, sel, fırtına ve yangın gibi risklerin kış aylarındaki çarpan etkisi çok daha yüksek.
Kış, Riskleri Katlayarak Büyütür
Kapanan yollar…
Enerji altyapısındaki arızalar…
Donan zeminler…
Artan yangın riski…
Tablo çok net:
#Afet sonrası müdahale, kışın iki kat zor, üç kat yavaş, dört kat kırılgandır.
Sahada yaptığım yüzlerce incelemenin ortak sonucu da bu:
Hazırlık zayıfsa, en küçük aksaklık bile şehir ölçeğinde büyük bir krize dönüşür.
Arama Kurtarmada Üçlü Formül: İnsan& Teknoloji & Koordinasyonu
Bugün katılacağımız
NADMEX 2025-Afeyt Yönetimi Fuarı ve Zirvesi bize yine aynı gerçeği hatırlatacak:
Arama kurtarmanın başarısı yalnızca ekipmana değil;
inovasyona, eğitime ve koordinasyona dayanır.
Yeni nesil termal kameralar, sensörler, göçük içi haberleşme çözümleri, hafif taşıma setleri…
Hepsi ancak doğru eğitimli ekiple buluştuğunda hayat kurtarır.
Konutlarda ve Ekiplerde “İnovasyon Temelli Donanım” Zorunludur
Dayanıklı bir şehir sadece sağlam binalardan oluşmaz.
Konutlarda ve müdahale ekiplerinde inovasyon temelli acil durum ürünleri artık zorunlu standart olmalıdır.
Acil durum enerji kitleri
Akıllı duman-gaz sensörleri
Yangın erken uyarı sistemleri
Hafif müdahale setleri
Akıllı kilit ve haberleşme çözümleri
Deprem anında otomatik gaz/ elektrik kesen sistemler
Hepsi yeni nesil şehir güvenliğinin temel taşlarıdır.
Tıpkı asansörlerde “trafik hesabı” yapılmadan kapasite belirlenemiyorsa;
konutlarda da “acil durum güvenlik hesabı” yapılmadan mühendislik tamamlanmış sayılmamalıdır.
Kaç kişi yaşıyor?
Elektrik altyapısı ne durumda?
Zorunlu sensörler neler?
Çevresel risk profili ne?
Her konut için bu sorulara yanıt veren bir teknik profil oluşturmak şarttır.
Dayanıklı Şehir; Afetten Önce Kurulur
Bir şehrin kaderi, depremden sonraki kahramanlıklarla değil;
depremden önceki hazırlıklarla belirlenir.
Denetimli yapı stoğu
Kış moduna uygun altyapı
Hazır ve eğitimli ekipler
Güçlü lojistik merkezleri
Gönüllü yapılanmalar
İnovatif acil durum çözümleri
Bu unsurlar bir araya gelmeden hiçbir şehir “dayanıklı” kabul edilemez.
Vicdanlı Şehir; Kışın Kimseyi Unutmayan Şehirdir
Kış gecikir ama soğuğu gecikmez.
Ve soğuk, bir şehrin vicdanını en çok sınayan mevsimdir.
Sokakta üşüyen bir insan,
evde yalnız yaşayan bir yaşlı,
ulaşımda zorlanan bir engelli…
Dayanıklı şehir, yalnızca mühendislik değil;
vicdanlı şehircilik gerektirir.
Bir de Küçük Not…
Dün “Vicdanlı Şehirler” yazımda okurlara bir soru yöneltmiştim:
“Yaşadığınız şehre, vicdanlı şehir ölçüsünde on üzerinden kaç verirsiniz?”
Beklediğim kadar çok yanıt gelmedi…
Ama az önce gelen tek bir mesaj, eksik kalan tüm cevapların yerine geçti.
Okurum şöyle diyor:
> “Benim cevabım 9.5’tan 10.
Anlatayım…”
Ve öyle bir hikâye aktarıyor ki, bir şehrin vicdanının aslında ne kadar sessiz ama derin bir sınavdan geçtiğini yeniden hatırlatıyor.
Üç ay önce kısa bir Paris seyahatine çıkmışlar.
Tur grubunda koltuk değnekleriyle yürüyen bir hanımefendi varmış:
1,5 yaşında geçirdiği çocuk felci nedeniyle engelli…
Diyarbakırlı bir ailenin ferdi…
Bugün bir yazılım firmasında üst düzey yönetici…
Okurumla kısa sürede güzel bir iletişim kurmuşlar.
Ama esas hikâye burada başlıyor:
Bu hanımefendi sayesinde, normalde saatler süren kuyruklara girmeden Mona Lisa’yı yakından görmüşler.
Dolu restoranlarda beklemeden ağırlanmışlar.
Şehrin pek çok noktasında özel ilgi ve erişilebilirlik deneyimlemişler.
Mesaj şu cümleyle bitiyor:
> “Biz engelsizdik ama engelli hanımefendi sayesinde engelsiz bir şehirdeymişiz gibi yaşadık.”
Bir şehrin vicdanını ölçen terazi bazen tek bir cümlenin içine sığar.
Vicdanı Gösteren Şey, Duygu Değil: Günlük Hayattaki Somut Kolaylıklardır
Kaldırımı, rampası, toplu taşıması, kapısı, ışığı, dokusu…
Hepsi bir araya geldiğinde;
“Bu şehir beni görüyor.”
diyen her vatandaşın yükünü hafifletir.
Bu hikâyenin ardından kendi soruma tekrar döndüm:
Biz kendi şehirlerimizde, bir engelli bireyin yanındaki engelsiz yol arkadaşına bile bir günlüğüne “engelsiz şehirdeyim” hissi yaşatabiliyor muyuz?
Her yazım teknik görünebilir;
altyapı, proje, erişilebilirlik, güvenlik…
Ama aslında hepsinin içinde derinlerde ve sessizce bir Şehr-i Emin bakışı var:
Adaleti, vicdanı ve insanı önceleyen bir şehir hayali.
Ve her yeni hikâye, o hayale ne kadar yakın ya da ne kadar uzak olduğumuzu bize tekrar tekrar hatırlatıyor.
SON SÖZ:
Özel bir durum olmazsa, artık haftada 2 gün köşe yazısı yazacağım.
Yorumlar
Kalan Karakter: