PKK’nın Kandil’deki en önemli elebaşlarından, hatta bugün örgütün en kritik isimlerinden biri olan topuklu terörist Bese Hozat, son açıklamasında:
“Af istemiyoruz, suç işlemedik” dedi.
Bu cümle, kimine göre sıradan bir tehdit, kimine göre hamasi bir söylem, kimine göreyse yeni bir süreç mimarisine gönderme.
Ben ise bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetine yönelmiş en profesyonel psikolojik operasyonlardan biri olarak görüyorum.
Ama önce altını çizelim:
Bu sözler Türk’e de Kürt’e de değildir.
Bu sözler, Türk–Kürt kardeşliğini sabote etmeye çalışan bir terör çetesinin siyasal maskesidir.
Bese Hozat Kimdir?
O, Kandil’in yalnızca bir elemanı değil;
* Apo’nun ideolojik yankısı,
* Örgütün siyasal mimarı,
* Uluslararası propaganda omurgasının kurucusu,
* Sahadaki milis hareketliliğinin tetikleyicisidir.
Kandil’in teorisini, şehir hücrelerinin eylemine bağlayan köprüdür.
Onun ağzından çıkan her söz, sadece bir fikir değil, eylem talimatıdır.
Peki Hozat ne diyor?
“Suç işlemedik.”
Bu cümle, sade vatandaşın kulağına bir teröristin şımarıklığı gibi gelebilir.
Ama devlet aklı, bu sözün şifrelerini okur:
* “Devleti tanımıyoruz.”
* “Hükümranlığı kabul etmiyoruz.”
* “Yargı yetkini tanımıyoruz.”
* “Seni bizimle eşit aktör ilan etmeye zorluyoruz.”
Yani terör örgütü, kendini suçlu değil taraf ilan etmeye çalışıyor.
Bu, sadece bir söylem değil; statü pazarlığıdır.
Türk–Kürt kardeşliğine yönelik sabotaj
PKK’nın siyasi stratejisi son 10 yıldır çok nettir:
Türk’ü devletten, Kürt’ü milletten koparmak.
Bu nedenle:
* Devletin Kürt vatandaşına attığı her adımı gölgelemek,
* Her reformu kendisine mal etmek,
* Devletin kardeşlik hamlelerini kendi siyasal ajandasına bağlamak,
* “Devlet çözer ama benimle çözer” algısı yaratmak,
PKK’nın ana planıdır.
Bugün “af istemiyoruz” açıklaması da bu planın bir parçasıdır.
Amaç, Türkiye’yi terör örgütünü muhatap alacağı bir zemine çekmektir.
Türkiye Cumhuriyeti ise 40 yıldır şunu söylüyor:
Türk’ün de Kürt’ün de meselesi terörle çözüme kavuşur;
terörle müzakere ederek değil, Türk–Kürt kardeşliğini güçlendirerek çözülür.
Süreç dönemlerinde kim ne yaptı, kim neye kalkıştı?
Bu ülkede çözüm niyetiyle atılan bazı adımların, nasıl manipüle edildiğini hepimiz gördük.
* PKK, çözüm sürecini silahtan arınma fırsatı olarak görmedi; cephane stoklama fırsatı olarak gördü.
* Devletin iyi niyetini, hendek terörüne hazırlık süreci olarak kullandı.
* Kürt halkının hak taleplerini siyasallaştırmadı; silahlandırdı.
* Süreci bir barış zemini değil, “statü alma operasyonu” olarak okudu.
Bugün Bese Hozat’ın çıkışı tam da o yılların devamıdır:
Bir kere daha devleti masa başı oyuna çekme girişimi.
Bir kere daha Türk–Kürt kardeşliğini siyasal şantajla sabote etme çabası.
Ama artık devlet de toplum da bu oyunu okuyor.
Çözüm nedir?
Çözüm Kandil’de değil.
Çözüm yabancı başkentlerde hiç değil.
Çözüm:
* Türk–Kürt kardeşliğinin yeniden güçlendirilmesindedir.
* Kürt vatandaşın devlete aidiyetinin sağlamlaştırılmasındadır.
* PKK’nın kirli ajandasını temiz Kürt halkının üzerinden çekip atmaktadir.
* Silahlı terörün koşulsuz, şartsız tasfiyesindedir.
Devletin bugün yürüttüğü strateji;
dağda bitirme – şehirde ayrıştırma – sahada entegrasyon modelidir.
Ve bu model PKK’yı siyasal özne olmaktan çıkarıp çıplak bir çete olarak izole etmektedir.
Bese Hozat’ın sözleri bir teröristin cüreti değildir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetine atılmış operasyonel bir virüstür.
Ama bu milletin mayası Türk’tür, Kürt’tür, kardeşliktir.
Bu milletin ortak kaderi vardır.
Devletin terörü bitirme iradesi nettir.
Bu ülkenin çözümü:
Türk’ün devletiyle güçlü olması, Kürt’ün devletiyle eşit olması, PKK’nın ise devlet karşısında yok hükmünde olmasıdır.
Devlet güçlüdür.
Millet bir bütündür.
Terör örgütü ise son aşamasındadır.
Karanlık olan PKK’dır, Türkiye değil.
Gökalp Şentürk
Strateji Uzmanı Gazeteci Yazar
Yorumlar
Kalan Karakter: