Sosyal çürüme, bir toplumun değer yargılarının, normlarının ve kurallarının aşınması sürecidir. Türkiye'de bu kavram, son yıllarda artan bir endişeyle dile getiriliyor. Temelde, toplumun bir arada durmasını sağlayan güven, adalet ve empati gibi temel direklerin sarsılması anlamına gelir.
Nedenleri ve Belirtilerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
Güven Kaybı: Kurumlara, devlete ve en önemlisi birbirimize olan güvenin azalması. Bireyciliğin ve bencilliğin artması, ortak iyilik fikrinin geri planda kalması.
Etik Aşınma: Toplumsal yaşamda kural tanımazlık, yolsuzluk ve liyakatsizliğin yaygınlaşması. Haksız kazancın normalleşmesi ve dürüstlüğün "enayilik" olarak görülmeye başlanması.
Kutuplaşma: Siyasi, ideolojik veya yaşam tarzı farklılıkları üzerinden keskinleşen toplumsal ayrışma. Farklı seslere tahammülsüzlük ve ötekileştirmenin günlük hayatın bir parçası haline gelmesi.
Adalet Algısı: Hukuka ve adalete olan inancın zayıflaması. Eşitsizliklerin derinleşmesi ve özellikle genç kesimde umutsuzluğa yol açması.
Sonuç olarak çamurda Yürümek....
Sosyal çürüme, tıpkı bir organizmanın hastalanması gibi, toplumsal yapıyı içeriden zayıflatır. Bireyler, temiz kalmaya çalıştıklarında bile kirlenmiş bir sistemin parçası olmaktan şikâyet eder hale gelir. Kuralsızlık ve bencillik yaptırıma uğramayınca kirlendik ve çürüdük."
Bu çürümenin durdurulması, sadece yasal düzenlemelerle değil; toplumsal vicdanın yeniden canlanması, eğitime ve liyakate verilen önemin artması ve en önemlisi kaybedilen güvenin yeniden inşa edilmesiyle mümkündür. Aksi takdirde, tarih, değerlerini kaybeden toplumların akıbetini gösteren acı bir örneğe daha şahit olacaktır.
Neşe Ecel
Gazeteci Yazar / siyasetçi
Yorumlar
Kalan Karakter: