Kaos.
Sen şimdi televizyonu açıyorsun. Pat. Kaos.
Sokağa çıkıyorsun. Pat. Kaos.
Markete giriyorsun. Pat. Kaosun fiyat etiketi.
Her şey darmaduman. Kural yok, nizam hak getire. Anayasa zaten makyaj. Kanun dediğin, kimin gücü yetiyorsa onun lehine esneyen lastik.
E ne kaldı geriye?
Sıfır. Hiç. Bomboş bir masa.
İşte tam o masanın ortasında duran, küçücük bir şey var. Gözle görmüyorsun. Elle tutmuyorsun. Ama her şey ondan ibaret.
VİCDAN.
Bu "Kaosun Anatomisi" falan hikaye. Anatomi manatomi bilmem. Benim bildiğim tek anatomi var: İnsanın içini gösteren terazi.
Şimdi bu kargaşa denen panayır kuruldu ya... Herkes birbirine çelme takıyor. Maskeyi takan vicdanını çıkarmış. "Kurtar kendini" korosu bas bas bağırıyor.
Peki sen ne yapacaksın?
Çakalların arasına karışıp, en büyük lokmayı kapmaya mı çalışacaksın? Yoksa o hengamede, yere düşmüş bir ihtiyara el mi uzatacaksın?
Seçim basit aslında.
Çok basit.
Bak, vicdan denen meret, sana maaş vermez. Makam vermez. Twitter'da takipçi de kazandırmaz. Hatta bazen seni aptal yerine koyar. "Bak, herkes kaçarken o salağa yardım etti" derler. Desinler.
Mesele bu.
Kaosun en sevdiği şey, seni ilkel benliğine hapsetmektir. Sadece hayatta kalmaya programlamak. Unutmak. Komşuyu, dostu, insanı unutmak.
Vicdan ise, tam o anda devreye giren "kırmızı alarmdır." DUR! der. SEN İNSANSIN!
Hani bu düzenin kahraman diye ekranda izletikleri varya... Altında son model araba, pahalı saat... Onların alayı hikaye.
Gerçek kahraman, o kaosun, o açlığın, o kargaşanın dibindeyken bile, son ekmeğini bölüşen adamdır.
O adam, sensin.
Kaos biter. Bittiğinde, herkes birbirinin yüzüne bakacak. Kimin ne yaptığının filmi baştan oynayacak.
O filmde, sen vicdanının peşinden mi koştun? Yoksa cebinin peşinden mi?
Cevabı biliyorsun. O cevap, her şey yıkılırken bile dimdik ayakta duran tek gerçek binadır.
VİCDAN.
NOKTA.
Gerisi teferruat.
Yorumlar
Kalan Karakter: