Memleketimizde kitap okumak, ne yazık ki ilim ve irfan yolculuğundan ziyade, garip bir itham kapısına dönüşmüş durumda.
Felsefe okuyana "Filozof mu olacaksın, haddini mi aşacaksın?"
Tarih okuyan "Başımıza müverrih mi kesileceksin?"
Romanlar "Boş iş, gıybet kapısı’’
Şiirler "aşktan sersemlemişsin."
Tasavvufa gönül verip okumaya kalksan, "Bu iş kitaplardan öğrenilmez, mürşit gerek!" derler.
Bu tuhaf ve sığ bakış açısı, hakikate susamış ruhların yolculuğuna vurulan bir set gibi. Bu satırları okuyan her basiret sahibi, bu manzaraya aşina olmanın verdiği buruklukla tebessüm edecektir.
Bu dar görüşlü, cehalet kokan anlayış, okuma eyleminin özünü, hikmet arayışını göz ardı ediyor. Oysa Batılı bir mütefekkir olan Francis Bacon'ın asırlar öncesinden bize fısıldadığı o sözler, aslında İslam irfanının ta kendisi:
"Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!"
Ne yazık ki, okumak çoğu zaman bir delil bulma, bir reddiye hazırlama veya bir nutuk çekme aracı olarak görülüyor.
Yalanlamak ve reddetmek için okuma!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
Bu ilahi uyarılara yakın duran sözler, okuma fiilinin asıl gayesini, yani tefekkür ve idrak yolculuğunu hatırlatıyor bize.
Okumak, bir gösteriş değil, bir kulluk vazifesidir.
Bilginin bir tıkla ulaştığı, ancak derinliğin ve marifetin kaybolduğu bu çağda, okumanın bu denli hor görülmesi vicdanları sızlatmalı.
Neden insanların okuma tercihleri bu denli sorgulanır?
Bu, olsa olsa cahilliğin kibirle birleşmiş hali, düşünmekten ve hakikate ulaşmaktan duyulan korkudur.
Zira okumak, nefsin rahatını bozar; ayetleri ve kâinatı yeniden yorumlamamızı, bildiklerimizi sorgulamamızı ve böylece tekâmül etmemizi sağlar. Okumak, gaflet uykusunda olanların en büyük düşmanıdır.
Okuyunuz, sadece okuyunuz.
Bu nebevi çağrı, okumanın en saf halini, yani ilim ve irfan aşkıyla yapılmasını emrediyor.
Okumak, dünyevi bir menfaat uğruna değil, sadece anlamak, kavramak ve Allah'ın ayetlerini idrak etmek için yapılmalıdır.
Bir romanın derinliklerinde insan hallerini keşfetmek, bir şiirin dizelerinde ilahi aşkı tatmak, bir felsefe metninin satırlarında varoluşu sorgulamak, bir tarih kitabının sayfalarında ümmetin izini sürmek; bunların hepsi, bireysel tekâmülün ve Rabb'e yakınlaşmanın adımlarıdır.
Okumak, sadece bilgi toplamak değil, aynı zamanda hikmeti kalbe indirmek, farklı gönülleri anlamak, hakikati keskin bir akılla idrak etmektir. Bizi daha donanımlı, daha anlayışlı, ama en önemlisi, daha basiretli müminler yapar.
Bu yüzden,
Bize "Ne okuyorsun ne işine yarayacak,
Bu sana fayda vermez!" diyenlere,
Yüzümüzde bir tebessüm ve kalbimizde bir iman şuuruyla yanıt vermeliyiz.
Kitaplar, cehalet zindanlarını yıkan, zihinleri prangalarından kurtaran, ruhları hakikatle doyuran nurlu fenerlerdir.
Onların varlığı, bu dünyanın kargaşasında bir huzur, ilahi bilginin sonsuzluğunda bir rehberdir.
Öyleyse,
Bir dahaki sefere bir kitapla baş başa kaldığınızda, kimsenin ne dediğine kulak asmayın.
Sadece okuyun.
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için okuyun.
Çünkü okumak,
Sadece kelimeleri bir araya getirmek değil, aynı zamanda yaratılışın sırlarını çözmeye giden yolda atılan en sağlam adımlardan biridir.
Bu, bir irfan manifestosudur.
Yorumlar
Kalan Karakter: