CHP 39. Olağan Kurultayı geride kalırken, sadece yeni bir yönetim değil, aynı zamanda yeni bir ruh halinin de şekillendiği açıkça görülüyor. Özgür Özel’in dördüncü kez genel başkan seçilmesi artık “değişimin kalıcılığı”na işaret ediyor. Kurultay salonuna hâkim olan atmosfer, her ne kadar zaman zaman geriye dönüş tartışmalarıyla gölgelense de, CHP tabanının geleceğe dönük bir enerji üretmek istediği apaçık ortada.
Ancak bu değişim sürecinin önünde hâlâ bir gölge var: Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultay sonrası yaptığı ve kamuoyuna yansıyan açıklamalar.
Kılıçdaroğlu’nun sözleri, siyaset sahnesine artık yön verme kudretinden ziyade, partinin toparlanma sürecinde bir fren etkisi yaratıyor.
CHP’nin bugün en az ihtiyaç duyduğu şey, iç tartışmaları büyüten, yenilenme iradesine ket vuran açıklamalar. Kılıçdaroğlu’nun kimi değerlendirmeleri de maalesef bu tanıma fazlasıyla yaklaşıyor. “Değişim” çağrısı ilk yapıldığında kurultayın mecburi bir yol olduğunu söyleyen, ancak kurultay sonrası yeniden görünür olma çabasıyla çelişkili mesajlar veren eski genel başkan, siyaset psikolojisinin en temel yanılgısına düşüyor: Görevden ayrılıp etki alanından çıkmanın kolay olmadığını kabul edememek.
Elbette Kılıçdaroğlu’nun CHP tarihinde çok özel ve önemli bir yeri vardır. 2010’dan bu yana yapılan seçimlerde aldığı yaralar kadar, toplumun birçok kesimini bir araya getirme çabası da unutulmuş değil. Ancak bir gerçek var ki, siyasette zamanlama her şeydir. Ve zaman, bugün artık Kılıçdaroğlu’ndan yana değil. CHP tabanı bunu sezdi; delegeler bunu gösterdi; kurultay sonuçları bunu tescilledi.
Özgür Özel ve ekibinin önünde kolay bir yol yok:
– Yeni bir siyasi dil üretmek,
– Topluma güven veren bir muhalefet inşa etmek,
– Kutuplaşmanın dışına çıkan bir strateji kurmak,
– Yerel seçimlerdeki başarıyı ulusal ölçekte sürdürülebilir kılmak...
Tüm bunlar, geçmişle hesaplaşma değil, geçmişten öğrenme cesareti gerektiriyor.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun kurultay sonrası yaptığı çıkışların, partinin bugün ihtiyacı olan “yapıcı eleştiri” formatının çok uzağında olduğunu söylemek zorundayız.
CHP’nin geleceğini belirleyecek olan şey; koltuk tartışmaları, eski defterler, kişisel kırgınlıklar değil, Türkiye’nin yarınlarına dair güçlü bir vizyon ortaya koyabilme kapasitesidir. Artık yeni bir dönem başladı ve bu dönemde en önemli görevlerden biri, geçmişe takılı kalmak yerine yarına odaklanmaktır.
Siyaset bazen vedayı, geri çekilmeyi, bir başkasının yol açmasına izin vermeyi de gerektirir. Belki de Kılıçdaroğlu’nun bugün yapması gereken, en olgun ve en değerli katkı tam olarak budur.
CHP değişiyor.
Türkiye değişim istiyor.
Ve değişim, geriye bakarak değil, ileriye yürüyerek mümkün olacak.
Yorumlar
Kalan Karakter: