İnanç Hassasiyeti, Günlük Nezaket ve Dijital Ortamların Yeni Dili ;
“Aynı şehirde doğmanın kardeşliğine bir selamdır.”
Cuma günleri Türkiye’nin, hatta dünyanın neresinde olursanız olun… Telefon ekranına düşen ilk bildirimlerden biri “Hayırlı Cumalar” olur. Bu artık bir ritüeldir; bir selam, bir hatırlanma, bir gönül yoklamasıdır.
Ama Mardin’i bilen bilir… Hatay’ı, Antakya’yı bilen çok daha iyi bilir. Benzer pek çok kentimiz var…
Aynı sokaklarda büyümüş, aynı ekmeği bölüşmüş, gerektiğinde ekmek-soğanla bile yetinmiş, farklı inançlardan ama aynı şehrin yükünü omuzlamış insanlar vardır buralarda. Yıllar geçer, şehirler değişir, ülkeler değişir… Ama WhatsApp gruplarında hâlâ yan yanadır o çocukluğun kardeşleri.
Tam da bu yüzden ince bir hassasiyet başlar orada. Bizler Cuma mesajı atarız ( Cuma’da olmasa Hatay ve Dünya ile iletişimi unutacağız. İyiki Cuma var) Hristiyan, Musevi dostlarımızında olduğu gruplarda. Bunu görselerde Hristiyan dostlarımız Pazar’ın özel olduğunu bilir ama grupta paylaşmaz ve Musevi dostlarımız Cumartesi Şabat’ı yaşar ama bunu farklı inanç gruplarını aynı platformda barındıran dijital dünyaya taşımaz. Bu nezakettir. Bu, sessiz bir çoğulculuktur. Kimse kimseyi rahatsız etmez, kimse kendi Hristiyan, Musevi kendi inacını öne çıkarmaz. Bu belki alışkanlık, belki görgü, belki de bu toprakların bin yıllık “ekmeği paylaşma terbiyesi”.
Peki, biz de bu nezaketi daha da güzelleştiremez miyiz? Cuma selamımızı; Müslüman, Hristiyan, Musevi inançlarına sahip kardeşliği paylaşan ortak bir payda içeren gruplarda paylaşmak yerine, kendi inancımız bağlamında bireysel temelde birebir paylaşmamız daha mı doğrudur? Yoksa farklı inançlara sahip arkadaşlarımızın da kendi özel günlerini bu kadim kardeşlik gruplarında anmasına aracılık etmek daha mı kapsayıcıdır?
Burada asıl mesele ne dinlerde ne günlerde… Mesele iletişimin inceliğinde. Aynı şehirde doğmanın gücü; aynı binalara, aynı sokaklara bakmaktan çok, birbirinin hassasiyetini fark edebilen bir kalbe sahip olmaktır.
Bu siyaset üstü bir meseledir. Gündemlerin, tartışmaların çok ötesinde bir kültür meselesi.
Bir şehre yakışan, geçmişe yakışan, ortak yaşama yakışan bir inceliktir.
Ve belki de işin özeti şudur:
Huzur, aynı mesajı göndermekte değil; Paylaşılan ekmeğin kardeşliğini, farklı inançların hakkını vererek sürdürebilmektir. Putin’in de dediği gibi: “İnsanlara karşı nazik ol; bilge olmak istiyorsan, bilgeliğinle kimseye zarar verme.” Bu, sadece siyaset veya şehir hassasiyeti değil, hayatın her alanına uyarlanabilecek bir öğüttür.
Yorumlar
Kalan Karakter: