Bir Şehrin Karanlıkta Yaktığı Işıktır Aslında…
Geçtiğimiz Cumartesi evde çalışırken Hakkâri’den bir dostum aradı.
Akıllı şehirler ve yangın güvenliği temalı il turlarımın finalini Hakkâri’de yapmıştım; o günden bu yana şehir ve şehircilik üzerine uzun sohbetler ettiğim bir arkadaşımdır.
“Hocam, Halk TV’yi aç; bizim kentte canlı yayın var” dedi.
Açtım.
Ve o an…
Sümbül Dağı ekranda sadece bir görüntü değil; adeta şehirle birlikte nefes alıyordu.
Zap Suyu’nun üzerindeki halkın “Deniz Gezmiş Köprüsü” diye andığı o köprü, vadinin kadim sessizliğini bozmadan uzanıyor; tarih, gençlik ve cesaretin simgesi gibi duruyordu.
Dijital dünya her şeyi evimize getiriyor ama bir şehrin ruhu ekrana sığmıyor.
O kokuyu, o rüzgârı, o dağın gölgesini yerinde yaşamak bambaşkadır.
Hakkâri’nin yemekleri ise apayrı bir hikâye…
Zeytinyağı yok denecek kadar azdır ama damakta kalan tatlar benzersizdir.
Her zaman söylerim: Coğrafi işaret sadece bir tescil değildir; bir şehrin kendini geleceğe anlatma biçimidir.
Bir Türkiye turu…
Lezzetle, kültürle, kimlikle.
Edirne’nin tava ciğeri, Aydın’ın inciri, Trabzon’un hamsisi, Sinop’un deniz mahsulleri, Çankırı’nın tuzu,
İzmit Simidi…
Hepsi ayrı bir renktir ama aynı melodide birleşir. Çünkü Türkiye’nin kimliği “çok renklilik ve tek ahenk” üzerine kuruludur.
Ve Hatay…
Kısa süre önce yapılan lansmanla yeni ürünlerin tescil edilmesiyle şehir 57 coğrafi işarete ulaştı.
Bu, sadece bir gastronomi başarısı değildir; bir şehrin emeğinin ve kültürel hafızasının resmen korunmasıdır.
Her bölgenin kendine özgü tatları, dekoru, kokusu ve sesi vardır.
Bunların her biri Türkiye’nin kültürel haritasında parlayan küçük bir ışık gibidir.
İşte bu yüzden diyorum ki:
Belediyecilik aslında bir ateşböceği meselesidir.
Bir ateşböceği, karanlık gecede küçücük bir ışık yakar.
Ama o küçük ışık, yolu gösterir.
Bir belediye yönetimi de böyledir:
Kendi coğrafi işaretlerini koruyorsa,
Yöresel üreticiyi destekliyorsa,
Şehrin mutfağını markalaştırıyorsa,
Dağını, deresini, bağını “değer” olarak okuyorsa,
Kültürünü yalnız yaşatmıyor, geleceğe taşıyorsa…
İşte o şehir, karanlıkta bile bir ateşböceği gibi parlar.
Belediyecilik; asfalt, kaldırım ve bina yapmanın…
Hatta ayakta şeklen el sıkmanın da ötesindedir.
Belediyecilik, bir şehrin hikâyesini büyütmektir.
Üretimini, emeğini, kültürünü koruyup dünyaya anlatmaktır.
Hakkâri’den Edirne’ye, Hatay’dan Trabzon’a…
Her şehrin kendi ateşböcekleri vardır.
Kimi zaman bir yemek…
Kimi zaman bir dağ silueti…
Kimi zaman bir köprünün hikâyesi…
Bizim görevimiz basittir:
Bu ışıkları kaybetmemek.
Bu hikâyeleri unutmamak.
Ve unutturmamak: BAŞKA TÜRKİYE YOK.
Yorumlar
Kalan Karakter: