10 Aralık İnsan Hakları Günü, insanlığın ortak vicdanını harekete geçiren, toplumsal hafızamıza değer katan önemli bir hatırlatmadır. İnsan hakları, yalnızca uluslararası sözleşmelerdeki kavramlardan ibaret değildir; toplumların adalet duygusunun, devletlerin meşruiyetinin ve bireylerin özgürlüğünün temelidir.
Bugün dünya, savaşlar, yoksulluk, göç krizleri ve dijital çağın yeni ayrımcılık biçimleriyle insan onurunu test eden kritik bir dönemden geçiyor. Bu tablo, insan haklarının hâlâ evrensel bir mücadele alanı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Mesele, sadece hukuk dilinin bir gereği değil; insanı merkeze alan medeniyet iddiamızın da ayrılmaz parçasıdır.
Bu noktada Türkiye’nin tarihsel misyonu bize önemli bir sorumluluk yüklemektedir. Yüzyıllardır mazluma sahip çıkmayı, adaletin tarafında durmayı bir ahlak olarak benimseyen bu millet, bugün de aynı kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Çünkü biz biliriz ki “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü, sadece bir atasözü değil; devlet aklının temel direğidir. Bir devletin gerçek gücü, askeri kapasitesi ya da ekonomik hacmi kadar, kendi vatandaşının onurunu koruma iradesiyle de ölçülür.
İnsan haklarını savunmak, yalnızca devletin değil; siyasetçilerin, akademisyenlerin, kanaat önderlerinin ve toplumun her kesiminin ortak görevidir. İnsan onuru, bir milletin en kıymetli hafızası; korunması gereken en stratejik değeridir. Bu değeri geleceğe taşımak, gelecek kuşaklara bırakılacak en sağlam mirastır.
10 Aralık vesilesiyle bir kez daha vurgulamak gerekir ki:
Hak, insanla başlar; adalet, insanla yaşar; devlet, insanla yücelir.
Prof. Dr. Murat KAN
Yeni Yüzyıl Genel Başkan Yardımcısı
Yorumlar
Kalan Karakter: