Bir süredir aynı cümleyi duyuyoruz.
Özellikle siyaset, bürokrasi ve teknik alanlarda:
“Yok…
İnsan yok…
Yetişmiş kadro yok…
Uzman yok…
Olanlarla idare edeceğiz.”
Bu cümleler zamanla bir gerekçeye, hatta bir kabule dönüşüyor.
Yanlış tercihlerin, zayıf kadroların ve geçici çözümlerin bahanesi hâline geliyor.
Oysa sorun gerçekten “yok” olması mı?
Yoksa bakılmayan, görülmeyen, çağrılmayan insanlar mı var?
Bir şehirde;
yıllarca üretim yapmış, onlarca mühendisi aynı çatı altında toplamış,
meclis tecrübesi olan,
ama siyasetin maddiyat merkezli, dar ve yıpratıcı atmosferinden bilinçli olarak uzak durmuş insanlar var.
Bir başka yerde;
merkezî yönetimdeki makamını, imkânını, konforunu geride bırakıp
“ben hizmet etmek istiyorum” diyerek yerelde sorumluluk almaya hazır idealistler var.
Yine başka bir örnekte;
yurtdışındaki akademik birikimini, kariyerini, düzenini bozup
ülkesine dönmüş,
kamuda üst düzey sorumluluk almış,
ama bir süre sonra sadece “denklem değiştiği” için
kenara alınmış, bekletilmiş, kullanılmayan büyük bir tecrübe var.
Bu örnekler istisna değil.
Sessizler.
Göz önünde değiller.
Talep etmiyorlar.
Ama oradalar.
Asıl mesele şurada düğümleniyor:
Biz “yok” derken,
aslında bizim çemberimizin içinde yok demiş oluyoruz.
Çember dar.
Tanıdıklar var.
Alışkanlıklar var.
Sadakatler, ezberler, güvenli alanlar var.
Bu çemberin dışında kalan nitelik, tecrübe ve birikim ise
ya “fazla teknik”,
ya “fazla bağımsız”,
ya da “kontrolü zor” bulunuyor.
Sonra da dönüp rahatlatıcı bir cümle kuruluyor:
“Bulamıyoruz.”
Oysa kamuda ve yerel yönetimlerde asıl ihtiyaç duyulan şey
ne slogan,
ne vitrin,
ne de günü kurtaran hamlelerdir.
İhtiyaç olan şey;
yük olmadan sorumluluk alan,
makamı değil işi önemseyen,
yarınını bugünün çıkarına feda etmeyen insanlardır.
Bunlar az değildir.
Sadece sessizdirler.
Ve çoğu zaman çağrılmazlar.
“Kim demiş yok diye…?”
Asıl soru şudur:
Biz gerçekten arıyor muyuz,
yoksa aramayı zahmetli bulduğumuz için
“yok” demeyi mi tercih ediyoruz?
Çünkü bazen yokluk,
gerçek bir eksikliğin değil;
dar bir çemberin,
alışkanlıklara sığınmanın
ve konforu koruma isteğinin sonucudur.
Ve bir şehir, bir kurum, bir ülke
en çok da
var olanı görmediğinde fakirleşir.
Yorumlar
Kalan Karakter: