Sessiz Dengenin Adı
Suriye, artık sadece bir iç savaşın arenası değil; küresel hesapların, etnik fay hatlarının ve mezhepsel çalkantıların kesişim noktası. Bu kadim topraklarda kartlar sadece rejim ve muhalifler arasında değil; Türkmen'den Kürt'e, Nusayrî'den Dürzî'ye kadar onlarca aktör arasında yeniden karılıyor. İşte bu karmaşanın tam ortasında, sessiz ama etkili bir güç dengesi kuran bir topluluk dikkatimizi çekiyor: Dürziler.
Türkiye, on yılı aşkın süredir Suriye krizinde hem insani hem de güvenlik odaklı bir politika izliyor. Sınırlarımızın güvenliği ve milletimizin tarihi sorumlulukları gereği, bu coğrafyada olup bitene gözümüzü kapamamız mümkün değil. Ancak bu kritik politikada bazı aktörlerin daha dikkatli okunması şart. İşte Dürziler bu noktada stratejik bir başlık olarak öne çıkıyor.
Denge Unsurları: Dürzilerin Tarihsel Mirası
Dürziler, tarih boyunca yaşadıkları her coğrafyada taraf seçmek yerine denge kuran, açık düşmanlık sergilemeyen, ancak her zaman cemaat çıkarlarını koruyan bir duruş sergilediler. Bugün Suriye'de de bu tavırlarını sürdürüyorlar. Ne tam olarak Esed rejiminin parçası oldular ne de açık bir muhalefetin içinde yer aldılar. Ancak unutmamalıyız ki, dengenin dili zamanla taraf olur. Bu sessiz güç, yarının denklemlerinde kilit rol oynayabilir.
Türkiye açısından bakıldığında, sınırımızın hemen güneyinde bir terör koridoru oluşturulmaya çalışılırken, Dürzilerin bu denklemdeki pozisyonu önemli bir detaydır. Çünkü bugün sessiz kalan bir yapı, yarın bir denge unsurundan çok daha fazlasına dönüşebilir. Dürzi milislerin zaman zaman silahlandığı, belirli bölgelerde kendi özerk yapılarını koruduğu ve dış aktörlerle temas içinde olduğu bilinen bir gerçek.
Türkiye Ne Yapmalı? Net Çizgiler ve Akıllı Diplomasi
Peki, Türkiye bu hassas denkleme nasıl yaklaşmalı? Öncelikle ve her şeyden önemlisi, millî güvenliğimizi önceleyen çizgimizden asla taviz vermemeliyiz. Bu çizgi nettir:
* Terör koridoruna izin verilmeyecek.
* Sınır güvenliği tavizsiz korunacak.
* Mazlum halklar –başta Türkmenler olmak üzere– sahipsiz bırakılmayacak.
Ancak bu net duruşun yanı sıra, Suriye sahasında nüfuz alanı oluşturan tüm unsurlar, yani Arap aşiretleri, Kürt gruplar, Nusayrîler ve Dürzîler dikkatle izlenmeli; gerekiyorsa diplomatik temaslarla nabız tutulmalıdır. Suriye, bir satranç tahtasıdır ve her taşı tanımak, doğru hamle yapmak, Türkiye'nin uzun vadeli kazanımları için olmazsa olmazdır.
Dürziler bugün küçük, sessiz bir topluluk gibi görünse de; gelecekteki Suriye’nin siyasi mimarisinde adı geçebilecek, hatta bazı planlarda denge unsuru olarak kullanılabilecek bir aktördür. Türkiye bu dengeye uzaktan bakmak yerine; kendi jeopolitik çıkarları doğrultusunda akıllı diplomasi, kararlı askeri duruş ve stratejik öngörü ile yaklaşmalıdır.
Suriye, bizim için sadece bir sınır değil, aynı zamanda kaderimizle komşudur. Bu coğrafyada güçlü, ayakta ve oyun kurucu olmak zorundayız. Dürziler gibi her yapının rolünü ciddiyetle analiz etmeli, günübirlik değil, devlet aklıyla hareket etmeliyiz.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: