Anne babalar, kıymetli kardeşlerim...
Şu an bu yazıyı okurken çocuğunuz nerede?
Belki yan odada, belki yatağında, yorganın altında...
Ses yok, gürültü yok.
"Oh" diyorsunuz,
"Çocuğum evde, dizimin dibinde, güvende."
Keşke öyle olsa...
Ama size bu işlere gönül vermiş biri olarak
acı bir gerçeği söylemek zorundayım:
O kapalı kapılar ardındaki sessizlik,
hayra alamet değil.
Siz evladınızı odasında uyuyor sanırken;
O aslında cephe hattının tam ortasında,
savunmasız bir asker gibi ateş altında olabilir,.
Düşman Artık Çanakkale’den Gelmiyor
Tıpkı şarkılarda geçen efsane parça gibi Eskidendi o...
Düşmanın topla, tüfekle, süngüyle
sınırımıza dayandığı günler tarih kitaplarında tozlu raflarda kaldı.
Biz sınır kapılarına çelikten kilit vurduk.
"Kimse bu vatana yan gözle bakamaz" dedik,
göğsümüzü siper ettik.
Ama biz kapıyı tutarken, düşman şekil değiştirdi dostlar.
Artık siperden gelmiyorlar.
Kablolarla geliyorlar, Wi-Fi sinyalleriyle geliyorlar.
Sessiz sedasız, renkli ışıklarla, "bildirim" sesleriyle geliyorlar,.
Biz sınırda nöbet tutarken;
Düşman evladımızın yastığının altına,
cebindeki o avuç içi kadar ekrana kadar sızmış durumda.
6 İnçlik Mayın Tarlası
Bir nesli topla tüfekle alamadılar,
şimdi içeriden çökertmeye çalışıyorlar.
Çocuğunuzun elindeki o telefon var ya...
O sadece bir iletişim aracı değil artık.
Maalesef potansiyel bir mayın tarlasıdır,
O tarlada ne var biliyor musunuz?
Sanal kumar baronu var.
Zehir taciri var.
Ahlaksızlık çukuru var.
Ve bizim pırıl pırıl evlatlarımız,
o mayın tarlasında tek başına,
savunmasızca yürüyor.
Oyun oynuyor sanıyorsunuz
ama o oyunun içinde beyni yıkanıyor.
Kazandım sanıp dopamin zehirlenmesi yaşıyor.
Tankı Tamir Edersin, Peki Ya Evladı?
Televizyonu açıyoruz, göğsümüz kabarıyor.
Milli uçağımız KAAN göklerde,
gemilerimiz denizlerde,
Müthiş bir gurur kaynağı...
Dışarıdan atılacak füzeyi havada vuracak
"Çelik Kubbe"ler yapıyoruz,.
Peki size soruyorum:
Gençlerimizin zihnine, imanına,
ahlakına sıkılan o "dijital kurşunları"
durduracak kalkanımız nerede ?
Bir tankı vururlarsa yenisini yaparız.
Köprüyü yıkarlarsa daha iyisini inşa ederiz.
Ama zehirlenmiş, umudunu kaybetmiş,
beyni sanal kumarla uyuşmuş bir nesli tamir edemezsiniz,
Devlet büyüklerimize ve milletimize sesleniyorum:
Biz dünyanın en kral uçağını yapsak ne yazar?
Eğer o uçağı uçuracak,
o yerli yazılımı kodlayacak Haticeler, Faruklar;
Karanlık bir odada, bir kumar sitesinin başında ömrünü çürütüyorsa...
Biz o savaşı kaybetmişiz demektir,.
Bağımlı bir gençlik, pilotsuz kalmış uçak gibidir.
Motoru ne kadar güçlü olursa olsun, havalanamaz.
Uyanın! Evin Kapısı Ardına Kadar Açık…
Bir bina düşünün;
Çatısı çelikten, kapısı demirden ama temeli su alıyor.
O bina ayakta kalır mı?.
Sınırlarımız o binaysa, gençlerimiz temelidir.
Bu mesele sadece birbirinden kıymetli Polisimizin,
Savcılarımızın çözeceği bir asayiş olayı değildir.
Bu bir beka meselesidir.
Gelin, bu sessiz işgale karşı uyanık olalım.
"Benim çocuğum yapmaz" demeyin….
O telefonun ekranından sızan tehlikeyi hafife almayın.
Sınırlarımızı koruduğumuz o inançla,
yavrularımızın zihinlerini de koruyalım.
Çünkü vatan, sadece kara toprağıyla değil;
Üzerinde yaşayan sağlıklı ve şuurlu gençleriyle vatandır.
Kalın sağlıcakla.
Ömer KARATAŞ
İnş. Müh. & İnşaat Teknik Öğretmeni
Kocaeli Bağımlılıkla Mücadele ve Rehabilitasyon Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Yorumlar
Kalan Karakter: