
Bağımlılıkla mücadele... Ah, bu kelimeler!
Ne zaman duysak, vicdanımızın derinliklerinde bir sızıya, evlatlarımızın geleceği için omuzlarımızdaki ağır bir sorumluluğa dokunuyor. Ülkemizin yarınları için yürütülen bu kritik eşikte kağıt üzerinde gerçekten muazzam bir yönetim çatısı kurulmuş durumda.Düşünün ki, 2019'da yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu (BMYK) oluşturuldu. Bu, Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlığında toplanan, Adalet’ten Milli Eğitim’e, Gençlik ve Spor’dan Kültür ve Turizm’e kadar tam 11 bakanlığı ve ilgili kurulları bir araya getiren devasa bir irade demektir. Bu koordinasyon şeması, bakmaya doyamadığımız, her parçası yerli yerinde duran, mükemmel kurgulanmış bir senfoni orkestrasını andırıyor.
Peki, ne oluyor da?
Sahaya baktığımızda, o salonların dışından yükselen acı bir ses bizi yerimizden sıçratıyor:
"Toplantı yapıyoruz ama bir türlü toparlanamıyoruz!"
Sadece Kendi Notalarını Çalan Enstrümanlar
Gözlemlerimiz, maalesef bu çaresizliği acı bir şekilde tasdik ediyor: Bağımlılıkla mücadele gibi kritik bir konuda yıllardır süregelen toplantıların, çoğunun alınan kararları eyleme dönüştüremediği, sadece birer iyi niyet belgesinden ibaret kaldığı hepimizin malumu. Bu büyük ve kapsamlı organizasyonun en önemli dişlileri olan Bağımlılıkla Mücadele İl Koordinasyon Kurulları (BMİKK), illerde Valilerimiz başkanlığında toplanıyor. Üstelik bu kurulların yılda en az üç defa toplanması gerekiyor ve toplanıyor. Emniyet’ten üniversitelere, STK'lara kadar geniş bir paydaş ağı bu masada...
Ancak bu kadar sık toplanılmasına rağmen, saatlerce süren ve birçok kurum ile kuruluşun paydaş olarak yer aldığı bu oturumlar, çözüm üretemedikleri için adeta bir “toplantı sendromu”na dönüşüyor. Toplantılar arttıkça işler azalıyor; fikir çok ama fiil yok, niyet çok ama netice yok.
Oysa BMYK’nın kurulmasının temel amacı, hızlı ve etkili kararlar alarak bunların sahada uygulanmasını sağlamaktı. Alınan kararların ve yapılan çalışmaların alt kurullar tarafından her 6 ayda bir BMYK’ya sunulması zorunluluğu bile var. Eğer bu kadar sıkı bir raporlama ve takip mekanizmasına rağmen sahada ilerleyemiyorsak, kabul etmeliyiz ki sorun kararlılıkta, yani gerekli iradeyi ortaya koymaktadır.
Koruyucu Sesleri Öne Çıkarma Vakti Gelmedi mi?
Unutmayalım ki, bağımlılıkla mücadele, sadece yasaklar ve cezai müeyyidelerle yürütülecek kuru bir süreç değildir.
Bu, ruhu iyileştirme seferberliğidir.
Nesillerin önleyici ve koruyucu hizmetlerle desteklenmesi, Anayasal sorumluluğumuzun bir gereğidir. Üstelik mücadele alanımız genişledi: Artık sadece madde bağımlılığı değil; teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan sanal bağımlılık ve zararlı sanal kumar gibi içerikler gibi davranışsal bağımlılıklarla da uğraşmak durumundayız.
Tam da bu noktada, orkestranın şefi (Valilikler/BMYK) o uyumu sağlamalı ve özellikle koruyucu enstrümanların sesini yükseltmelidir.Emniyet ve Jandarma Komutanlıkları, arzla mücadelede hayati bir rol oynar; bu, cephe hattımızdır.
Ama kalıcı melodi, ruhu besleyen kanallardan gelmelidir:
- Milli Eğitim Müdürlükleri: BMYK'nın ana stratejisi budur: Nesillerin önleyici hizmetlerle desteklenmesi. Okullardaki rehberlik, çocuklarımızın hayatla duygusal bağ kurmasına ve zararlı alışkanlıklardan korunmasına hizmet etmelidir. Bu, ders notundan daha önemlidir.
- Gençlik ve Spor Müdürlükleri: Gençlerin müthiş enerjilerini doğru kanallara yönlendirmek, onlara sanal dünyanın tehlikelerinden uzak tutacak gerçek, anlamlı alternatifler sunmak bu kurumun elindeki enstrümandır. Bir çocuğun spor sahasında akıttığı ter, bağımlılığa karşı en güçlü aşıdır.
- Kültür ve Turizm Müdürlükleri: Bağımlılığa karşı toplumsal duyarlılık ve yaygın bir sosyal reaksiyon oluşturmak zorunludur. Kültür ve sanat faaliyetleri, ortak aidiyet duygusunu güçlendiren ve ruhu besleyen, en köklü kanallardır.
Toplanmak Değil, Seferber Olmak!
Devletin en üst kademelerinde, kamu kurumlarının, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek birliklerinin bağımlılıkla mücadele seferberliğine destek vermeye davet edilmesi, bu mücadelenin kapsamını net bir şekilde ortaya koymuştur. Ancak bu davet, toplantı salonlarının kalın duvarları arasında yankılanıp kalmamalıdır.
Bu, milletimiz, ülkemiz ve evlatlarımızın geleceği için yapmamız gereken bir seferdir. Artık sadece konuşmayı bırakıp, yürüyelim. Kararsızlığı, karamsarlığı lügatimizden çıkarıp, kararlılıkla elimizi taşın altına koyalım.
Unutmayalım: Toplantı değil, hareket bereket getirir. Ve orkestradaki tüm koruyucu sesler uyum içinde, gür bir şekilde yükseldiğinde, toplumu iyileştiren o eşsiz melodi, kulaklarımızda çınlayacaktır.
Sağlıcakla...
Yorumlar
Kalan Karakter: