Şu an bu satırları okuyorsanız, size kocaman bir "Merhaba" ve daha da önemlisi "Tebrikler!"
Neden mi? Çünkü bu başlığı görüp tıkladıysanız ve hâlâ ilk paragrafı okumaya devam ediyorsanız; modern dünyanın bize dayattığı o "15 saniyelik dayatmaya" karşı duran, algoritmanın kölesi olmayı reddeden o seçkin azınlıktasınız demektir.
Güne Nasıl Başlıyoruz?
Sabah uyandığımızda ne yapıyoruz bir düşünelim. Gözümüzü açar açmaz pencereyi açıp temiz havayı içimize çekmek, güne sakince başlamak varken; elimiz istemsizce yastığın altındaki o soğuk ekrana gidiyor.
Daha yüzümüzü bile yıkamadan, zihnimizi dünyanın dört bir yanından gelen bildirim çöplüğünün içine atıyoruz. Gün boyu hissettiğimiz o tarifsiz yorgunluk, o "kafamı toplayamıyorum" hali; aslında bedenimizin değil, hızla yorulan zihinlerimizin bir yardım çığlığıdır.
Gençler arasında dolaşan o ürkütücü tabiri duymuşsunuzdur: "Beyin Çürümesi."
Tıp buna nörodejenerasyon diyor, gençler ise "brainrot". Bu artık sadece yaşlılığın getirdiği bir dert değil; gencecik fidanlarımızın, pırıl pırıl zihinlerin üzerine çöken bir sis bulutu.
Durum Ne Kadar Ciddi?
Lütfen "Aman canım, gençler de hep telefonda" deyip geçmeyelim. Durum sandığımızdan çok daha ciddi ve bilimsel veriler bunu yüzümüze çarpıyor.
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden hocalarımız Prof. Dr. Ercan Yılmaz ve Abdullah Aktürk, 2025 yılında tam 1.614 gencimizle görüştü. Sonuçlar sadece birer rakamdan ibaret değil, her biri bizim evladımız:
- Gençlerimizin %10’u, "Zihnimde işler yolunda gitmiyor, düşünemiyorum" diyor.
- Her 100 gençten 2’si, tıbbi yardım alacak kadar yorgun düşmüş durumda.
- Çeyreğinden fazlası ise "İzlediklerim beni aptallaştırıyor, hissediyorum" itirafında bulunuyor.
- Bir sınıfta en az iki öğrenci, o dijital gürültünün altında zihinsel olarak ezilmiş durumda.
Beynimiz Neden Odaklanamıyor?
Peki, kafamızın içinde tam olarak ne oluyor? Bilim insanları zihnimizde iki yönetici olduğunu söylüyor.
Dikkat Sistemi: Bu sabırsızdır; her bildirime, her sese hemen bakar.
Yönetici Sistem: Bu sakindir, plan yapar, derin düşünür. Tıpkı havaalanındaki "kontrol kulesi" gibidir.
İşte o 15 saniyelik videolar, bizim o "sabırsız tarafımızı" sürekli dürtüyor.
Zihin sürekli "Bak! Yeni bir şey!", "Bak! Şurada hareket var!" demekten; durup derinleşmeye, yani derin düşünmeye fırsat bulamıyor.
Hız tutkusu yüzünden "düşünme" yeteneğimiz köreliyor.
Odaklanma becerimiz günden güne eriyor.
Herkes Aynı Durumda Değil: Fark Nerede?
Ama hemen karamsarlığa kapılmayalım. Burası çok önemli: Elinde her telefon olan genç "çürüyor" demek değildir.
Veriler bize çok net bir farkı gösteriyor. Türkiye’de teknolojiyi bilinçli kullanan o pırıl pırıl gençlerimiz var ya... Onlar günde 6 saat de ekran başında kalsa, beyinleri zarar görmüyor. Neden mi?
Çünkü onlar o ekranı bir "vakit öldürme aracı" gibi değil, bir "atölye" gibi kullanıyor.
- Onlar sadece tüketmiyor, üretiyor.
- Onlar sadece izlemiyor, teknolojiyi kullanarak yeni şeyler tasarlıyor.
Özellikle meslek lisesinde okuyan, elinde somut bir "uğraşı" olan gençlerde bu sorun çok daha az görülüyor. Demek ki mesele ekrana bakmak değil, ekrana ne niyetle baktığınızdır. Biz boş kaldığımızda değil, "başıboş" kaldığımızda kaybediyoruz.
Peki, Ne Yapmalıyız?
Ne yapacağız? Modemleri söküp teknolojiyi hayatımızdan mı çıkaracağız? Asla.
Biz, "Oku" emriyle yola çıkmış, büyük bir birikime sahip bir medeniyetin çocuklarıyız.
15 saniyeye sığamayız.
İşte hep birlikte yapmamız gerekenler:
Doğaya Dönmeliyiz: Ekran süresini azalttığımız her dakikayı, gerçek hayatla dolduracağız. Toprağa basmak, ağaca bakmak, o zihinsel yorgunluğun en iyi ilacıdır.
Birlikte Üretmeliyiz: Kütüphaneler,Gençlik merkezleri, spor kulüpleri gibi yerleri daha çok kullanacağız. Gençlerimize "Telefonu bırak" demek yetmez; "Gel, şurada birlikte güzel bir şey yapalım, bir eser ortaya koyalım" demek lazım. Bir derdi, bir hedefi, bir projesi olan gençte çürüme olmaz.
Odaklanmayı Öğrenmeliyiz: Zihnimizi, o kısa videolardan kurtarıp uzun süreli çalışmalara alıştıracağız. Aynı anda birçok iş yapmaya çalışmak yerine, tek bir işe odaklanmayı seçeceğiz.
Karar Sizin
Bu yazının sonuna kadar gelebildiyseniz, dikkatinizi o kısa ve boş videolara kaptırmadıysanız; bilin ki siz bu akıntıya karşı duranların en ön safındasınız.
Gelin bugün kendinize bir iyilik yapın.
O ekranı kapattığınızda, siyah camda yorgun ve donuk bir yüz değil; düşünen, hisseden, üreten ve "Ben buradayım, zihnimi çöplüğe çevirmem!" diyen kararlı bir bakış görün.
Gelecek, algoritmaların kölesi olanların değil; kalbi ve zihni diri kalanların, yani sizlerin olacaktır.

Yorumlar
Kalan Karakter: