Bazen bir kitap çıkar karşınıza…
Kâğıt değil, yürek kokar.
Satır değil, dua taşır.
İşte “364 Gün O Gün” öyle bir kitap.
Bu eser, Sakarya’nın, Türkiye’nin, Türk milletinin vefa imtihanıdır.
Her satırı bir şehidin sesi, her kelimesi bir annenin duasıdır.
O gece Sakarya’da bir salon dolusu insan, aslında tek bir cümle etrafında birleşti:
“Biz unutmuyoruz.”
Ahmet Pekşen’in kürsüdeki ilk sözleri hâlâ kulaklarımda:
> “Bu kitap bir vefa borcudur.”
Bu cümle sadece bir hitap değil, bir neslin vicdanına kazınacak manifestodur.
Ve ardından Gazi Mustafa Çolak’ın sesi, sarsıcı bir gerçekliği dile getirdi:
> “Bir şehit annesi için her gün ilk gündür.”
O cümlede bir milletin ıstırabı ve asaleti birleşti.
Sonra Filiz Toklu çıktı sahneye…
Türk kadınının zarafetini, inancını ve azmini kalemle harmanlayarak, şehitlere selam durdu.
> “Kâh ağladık, kâh güldük; gözyaşlarımız hece, tebessümlerimiz cümle oldu.”
Bu cümle bir yazardan değil, bir yürekten döküldü.
Ve son olarak editör Nalan Solmaz Aşkın’ın sözleri:
> “Bizim için şehit, ebedî doğuştur.”
O an salondaki herkes susup o doğuşu hissetti.
Evet… “364 Gün O Gün” bir kitap değildir sadece.
Bir toplumsal hafıza belgesidir, bir vicdan manifestosudur, bir kadın kaleminin milletine ettiği duadır.
Unutan bir toplum, köksüz bir ağaca benzer.
Ama biz bu topraklarda, köklerimizi şehit kanıyla suladık.
> “Ben vurulunca değil, unutulunca ölürüm.”
diyen o aziz mektuptaki şehidin sesi, bu kitabın her sayfasında yankılanıyor.
Unutmak ihanettir.
Hatırlamak, sadakattir.
Bu kitap, sadakatin, minnetin ve Türk milletinin ebedî hafızasının adıdır.
Bir gün değil, 364 gün o gün.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: