Her milletin tarih yolculuğunda karanlığı yaran bir ışık, göğsü siper eden bir gölge, adını zamana kazıyan bir kahramanı vardır. Biz Türklerin tarih yolculuğunda o isimlerden biri, hiç şüphesiz Alp Er Tunga’dır. Efrâsiyâb adıyla İran kaynaklarında, Alp Er Tunga olarak Türk destanlarında geçen bu büyük hakan; yalnızca bir hükümdar değil, bir çağın taşıyıcısı, bir milletin hafızasıdır.
Türkler tarih sahnesine çıktıkları ilk andan itibaren savaşçı ruhlarıyla, teşkilatçı zekâlarıyla, hak ve adaleti önceleyen anlayışlarıyla iz bırakmışlardır. Orta Asya bozkırlarından Anadolu içlerine, Çin sınırlarından Tuna boylarına kadar uzanan bu yürüyüşte bir idealler zinciri vardır: Nizam-ı Âlem ülküsü. Bu ülkünün ilk halkalarından biri ise hiç kuşkusuz Alp Er Tunga’dır.
Bugün elimizdeki yazılı kaynaklar ve sözlü destanlar bir araya getirildiğinde, Türklerin ilk büyük destanı olarak kabul edilen “Alp Er Tunga Destanı” bize çok şey fısıldar. Bu fısıltı, yalnızca bir savaşçının hayat hikâyesi değildir. Bu, aynı zamanda Türk milletinin ruhunu, vakarını, adalet anlayışını, töresini ve dünya düzenine bakışını anlatır.
İranlılar onu Efrâsiyâb adıyla tanır. Düşman olarak görür, ancak kahramanlığını inkâr edemezler. Şehnâme’de kahramanlarının en büyük korkusu odur. Çünkü Efrâsiyâb yani bizim Alp Er Tunga’mız, sadece toprak almak isteyen biri değil; bir medeniyetin temsilcisidir. İran kaynaklarında bile onun direnişi, cesareti ve kudreti destanlaşmıştır. Bu da gösteriyor ki, Alp Er Tunga sadece Türklerin değil, çağın tamamının konuştuğu bir figürdür.
Kutadgu Bilig ve Divanü Lügati't-Türk gibi Türk-İslam kaynakları, Alp Er Tunga’nın adını yaşatmış; onu, Türk hakan soyunun atası olarak kayda geçirmiştir. Bu da bize gösteriyor ki, Türk milletinin hafızasında bu büyük kahraman asırlar boyu unutulmamış, unutturulmamıştır.
Anadolu'ya gelen Türkler bile onu unutmaz. Uzun Firdevsî, Süleymannâme adlı dev eserinde Hz. Süleyman’la Alp Er Tunga’nın mücadelesini işlerken, aslında iki medeniyetin çarpışmasını anlatır: Bir yanda vahyin temsilcisi Hz. Süleyman, öte yanda yeryüzü adaletini ve düzenini kurma idealindeki Alp Er Tunga. Bu mücadele, Türklerin cihan hâkimiyeti ülküsünün ne kadar derin ve kutsal bir amaç olduğunu gösterir. Firdevsî, sonunda Hz. Süleyman’ı galip getirse de, Alp Er Tunga'nın kahramanlığını, asaleti ve büyüklüğünü inkâr etmez. Çünkü gerçekler, düşman dahi olsa saygıyla eğilir.
Zeki Velidi Togan’ın ve diğer Türk tarihçilerinin araştırmaları, Sakaların büyük hakanı Alp Er Tunga’nın yalnızca bir efsane değil; tarihi kökleri olan, yaşamış ve bir çağa damga vurmuş bir lider olduğunu ispatlar niteliktedir. Onun adıyla özdeşleşen mücadele, sadece toprak için değil, bir medeniyetin varlığı ve bekası içindir.
Bugün Orta Asya'dan Anadolu’ya uzanan Türk milletinin ruh kökleri işte bu kahramanlıklarla beslenmiştir. Ne yazık ki onun adı modern zamanların ders kitaplarında bir parantezle geçiştirilmektedir. Oysa Alp Er Tunga’yı unutan, tarihini, ruhunu, medeniyet ülküsünü unutur.
Unutmayalım: Alp Er Tunga, sadece bir savaşçı değil; Türk milletinin adaletle yoğrulmuş vakarının simgesidir. O, destanların gölgesinde kalan bir hatıra değil, bugün hâlâ yeniden dirilmesi gereken bir ruhun adıdır.
Bugünün dünyasında yeniden bir “Alp Er Tunga” ahlâkına, kararlılığına, hakkaniyetine ihtiyaç var. Türk gençliği, kendine Efrâsiyâb’ı değil; Alp Er Tunga’yı örnek almalı. Çünkü onun yolu, yalnızca savaş kazanmak değil, medeniyet inşa etmektir.
Ve şunu unutmayalım:
“Alp Er Tunga öldü mü,
Felek öcün aldı mı,
Şimdi yürek yırtılır,
Şehitler şad oldu mu?”
Alp Er Tunga ölmedi. Çünkü onun ideali, bugün hâlâ Türk milletinin kalbinde yaşamaya devam ediyor. Ölmedi çünkü unutulmadı. Unutulmadıkça da milletler yıkılsa bile o ruh ayakta kalır.
Bir milletin geleceği, geçmişini tanıyanların ellerindedir. Alp Er Tunga’yı tanımak, yalnızca bir kahramanı öğrenmek değil; kendi kimliğimizi, köklerimizi ve ülkümüzü hatırlamaktır.
Rafet Ulutürk
Yorumlar
Kalan Karakter: