Ortadoğu yine diken üstünde. Kan, gözyaşı ve petrol arasında sıkışmış bu coğrafyada birileri hala ateşe körükle giderken, Türkiye yine barışı inşa etmek için devreye girdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel bir diplomasi yürüttü. Önce Washington’da Trump’la görüştü. Ardından İsrail Başbakanı Netanyahu’yu ikna etti. Savaş çığırtkanlığına dur dedi. Barış masası İstanbul’a taşınacaktı.
Ve evet, her şey yolundaydı… ta ki İran devreye girene kadar.
Erdoğan, İran Başbakanı ile görüştü. Yapıcı bir görüşmeydi. Hatta İran Başbakanı, ülkesine döndü ve açıklama yaptı:
"İran Cumhurbaşkanı ile görüşemedim."
Nasıl olur? Böyle hayati bir meselede Cumhurbaşkanı ortada yoksa, İran devleti nerede?
Belli ki İran'da perde arkasında bir başka devlet var: Derin devletin gölgesi, Hamaney’in gölgesi, Pers aklının puslu oyunları...
İran, yine yapacağını yaptı. Savaşı sonlandıracak İstanbul Zirvesi’nden geri adım attı. Bahanelerle, korkularla, hesaplarla Türkiye'nin barış çabalarını sabote etti. Netanyahu İstanbul’a "evet" demişti. İran ise "biz yokuz" diyerek masayı devirdi.
Tarihten tanıdığımız bir refleks bu:
Pers aklı, barıştan değil kaostan beslenir.
Masa kurmaz, entrika örer.
Gölgeden yürür, yüzleşmeden kaçınır.
Ve İran Başbakanı'nın o sözleri bir hayal kırıklığından fazlasını işaret ediyor:
"Cumhurbaşkanımızla görüşemedim."
Bu, bir diplomatın değil, çaresiz bırakılmış bir devlet görevlisinin sözüdür.
Türkiye üzerine düşeni yaptı.
Masayı kurdu, kapıları açtı, savaşın önüne set çekti.
Ama birileri yine o setin altını oymaya başladı.
İşte bu yüzden, Ortadoğu’da barışı kurmak istemeyenler bellidir.
Türkiye yürüdü. İsrail bile oturdu.
Ama İran, koltuğunu da aklını da kaçırmış gibi davrandı.
Ve biz yine haykırıyoruz:
Barışı isteyen Türkiye’dir. Oyunu bozan İran’dır.
Pers zihniyeti bin yıllık refleksle yeniden sahnededir.
Şimdi dünya sormalı:
Kimin umurunda barış?
Kim kimin oyununda figüran?
Ve kim bu ateşi gerçekten söndürmek istiyor?
Rafet ULUTÜRK
(“Gerçekler susmaz, sadece zamanı bekler.”)
Yorumlar
Kalan Karakter: