YANGIN …
Kelimenin kendisi bile içimizi acıtmaya yetiyor. Günlerdir yurdumuzun dört bir yanından yükselen alevler, sadece ormanları, ağaçları değil; evlerimizi, yuvalarımızı, en önemlisi de umutlarımızı yakıp kül ediyor. Ekrana kilitlenmiş gözlerle izliyoruz bu büyük felaketi. Kimi zaman bir ihmalin, kimi zaman bir kastın eseri olduğu fısıldansa da, değişen bir şey yok: Canımız yanıyor.
Ormanlarla birlikte, içindeki binlerce canlının çığlığı da yükseliyor göğe. Yanan her ağaç, yitip giden bir nefes demek. Köyler, mezralar boşalıyor, yüzlerce insan bir anda evsiz, yurtsuz kalıyor. Bu büyük yıkım karşısında duyduğumuz acizlik hissi, belki de en ağır yükümüz. Ne yazık ki, alevler sönse bile, bıraktığı izler ve travmalar uzun süre bizimle kalacak.
Ekonomik Yangın: Sofradaki Ateş
Ancak ne yazık ki, yangın sadece ormanlarımızda değil. Piyasalar da alev alev yanıyor, tıpkı harlanmış bir ocak gibi. Fiyatlar füze gibi fırlarken, etiketler akşamdan sabaha değişiyor, aklımız başımızdan gidiyor. Bu, adeta sofradaki yangın gibi.
Üretici kara kara düşünüyor; maliyetler belini bükmüş, emeğinin karşılığını alamıyor. Satıcı malı rafta bekliyor, “Kim alacak bu fiyatlarla?” diye sızlanıyor. Peki ya tüketici? Bizler mi? Sadece tezgahlara bakmakla yetiniyoruz artık. Eskiden kilo ile aldıklarımızı şimdi tane ile almaya mecbur kalışımızın hüznü içimizde.
Özellikle emekliler ve dar gelirliler, adeta "yandım Allah" diyerek feryat ediyor. Alım güçleri her geçen gün eriyor, ay sonunu getirmek bir mucizeye dönüşüyor. Bu ekonomik yangın, yangınlar kadar can yakıcı, belki de daha fazlası. Çünkü o, her gün, her an hayatımızın tam içinde.
Toplumsal Gerilim: Ateşle Oynarken
Böylesine zorlu bir dönemde, hem doğanın hem de ekonominin baskısı altında ezilen ruhlarımız, gergin bir ipin üzerinde yürüyor gibi. İnsanlar psikolojik bir huzursuzluk içinde, en ufak bir kıvılcımda kavgaya hazır hale gelmiş durumda. Bu, ne yazık ki içinde bulunduğumuz durumun acı bir yansıması.
Şimdi, her zamankinden daha fazla, birlik olmaya, dayanışmaya ve sağduyuya ihtiyacımız var. Yanan ağaçları yeniden yeşertmek, ekonomik yangını söndürmek ve toplumsal huzuru yeniden sağlamak için hep birlikte hareket etmeliyiz.
Unutmayalım ki, bu ateşi söndürmek için atacağımız her adım, gelecek nesillere daha yaşanılır bir ülke bırakma çabamızın bir parçası olacak. Umutsuzluğa kapılmadan, el ele vererek bu zor günleri aşabiliriz. Yeter ki yüreğimizdeki yangını söndürmeyelim, o hala umut ateşiyle yansın.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: