Her yıl 10 Kasım sabahı,
saat 9’u 5 geçe
hayat bir anlığına durur. Sirenler çalar, insanlar saygı duruşuna geçer, gözler dolar…
Ama sonra, hayat devam eder.
Peki sormak lazım:
Biz gerçekten Atatürk’ü anıyor muyuz, yoksa sadece o iki dakikayı mı yaşıyoruz?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak; sadece yas tutmak değil, onun aklını, cesaretini, ileri görüşünü kendi hayatımıza katmaktır.
Atatürk, bir dönemin lideri değil; bir milletin dirilişinin simgesidir.
O, tükenen bir imparatorluğun külleri arasından, “Ben Türk’üm!” diyerek ayağa kalkan bir iradenin adıdır.
Bugün, gençlik Atatürk’ü yalnızca posterlerde değil, üretim tezgâhlarında, laboratuvarlarda, üniversitelerde yaşatmalıdır.
Çünkü Atatürk, sadece savaş meydanlarında değil, fabrikalarda, köy enstitülerinde, bilim kürsülerinde de mücadele verdi.
Onun “En hakiki mürşit ilimdir” sözü, sadece bir vecize değil; Türk milletine bırakılmış bir istikamet pusulasıdır.
Atatürk’ü anmak, yerli üretimi desteklemektir.
Atatürk’ü anmak, Türk lirasını korumaktır.
Atatürk’ü anmak, Türk gencinin beynini, kalbini ve bileğini güçlendirmektir.
Ve en önemlisi, Atatürk’ü anmak, Türk milletinin bağımsızlık karakterine sahip çıkmaktır.
Bugün 10 Kasım...
Saat 9’u 5 geçe bir dakikalık saygı duruşunda bulunacağız.
Ama esas olan, geri kalan 364 günü nasıl yaşadığımızdır.
Atatürk’ü sadece anmayalım; anlayalım, yaşatalım, devam ettirelim.
Çünkü o öldü sananlar yanılıyor…
O, bu milletin damarlarında dolaşan asil kanın her zerresindedir.
Ve o kan, Türk’ün var oldukça yaşayacağına dair en büyük teminattır.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: