Türkiye, uzun yıllardır terörle mücadelede ağır bedeller ödemiş bir ülke. Binlerce can kaybı, ekonomik kayıplar, göç hareketleri ve toplumsal kutuplaşmalar bu mücadelenin acı sonuçları arasında yer alıyor. Ancak bugün gelinen noktada "terörsüz bir Türkiye" ihtimali ilk kez bu kadar somut bir hedef haline geldi. Peki bu süreç nasıl yönetilmeli? Şeffaflık mı, gizlilik mi? Kamu yararı mı, siyasi hesaplar mı?
Son yıllarda Türkiye, içeride ve dışarıda yürüttüğü kararlı askeri ve istihbari operasyonlarla, terör örgütlerine ciddi darbeler vurdu. Özellikle sınır ötesi operasyonlarla terörün lojistik hatları kesildi, kırsal alanlardaki yapılanmaları dağıtıldı, şehir yapılanmaları çökertildi. Güvenlik güçlerinin özverili çalışmalarıyla birlikte teknoloji ve istihbarat kapasitesinin artması da etkili oldu.
Ancak unutulmamalıdır ki, terörü bitirmek sadece askeri başarıyla değil, siyasal akılla da mümkündür. Kalıcı barışın sağlanması için güvenlik politikalarının yanında sosyolojik, ekonomik ve demokratik adımların da atılması şarttır.
Terörle mücadele süreci, çoğu zaman “güvenlik” gerekçesiyle halktan kopuk yürütülüyor. Bu da kimi zaman bilgi kirliliğine, kutuplaşmaya ve devlet-vatandaş arasında mesafeye neden oluyor. Oysa şeffaflık, terörle mücadelede halk desteğinin temel şartıdır.
Halk, neye neden karar verildiğini, hangi adımların hangi gerekçelerle atıldığını bilmek ister. Karar alma süreçleri halktan gizlenirse, en doğru hamleler bile toplumsal meşruiyet kazanamaz. Bu nedenle şeffaflık, sadece demokratik bir tercih değil, aynı zamanda stratejik bir gerekliliktir.
“Ülke menfaati” ifadesi son dönemde sıkça kullanılıyor. Ancak bu kavramın içi dikkatli doldurulmalı. Ülke menfaati; bir partinin, bir grubun veya belli çıkar çevrelerinin değil, milletin ortak geleceğinin menfaatidir.
Toplumun her kesimi için güvenlik, adalet ve özgürlük temin edilmeden terörün zemini tamamen kurutulamaz. Bu nedenle, devlet politikaları kapsayıcı, bütünleştirici ve uzun vadeli olmalıdır. Yerel halkın taleplerini dikkate alan, kültürel farklılıkları tehdit değil zenginlik olarak gören bir anlayış benimsendiği sürece gerçek menfaat sağlanabilir.
Terörle mücadele süreci, sadece hükümetlerin değil, tüm kurumların, sivil toplumun, akademinin ve medyanın ortak akılla yürütmesi gereken bir süreçtir. Herkesin farklı görüşleri olabilir ama terörün olmadığı bir Türkiye hedefi ortak paydadır.
Bu hedefe ulaşmanın yolu, şeffaf yönetimden, adil hukuk sisteminden ve toplumsal diyaloğa açık bir siyasi iklimden geçiyor. Vatandaşı bilgilendiren, kamuoyunun nabzını tutan ve hesap verebilirlik ilkesine dayanan bir devlet yapısı, terörün beslendiği boşlukları ortadan kaldırır.
Terörsüz bir Türkiye mümkün. Ama bu sadece silahla değil, akılla, sabırla, adaletle ve toplumsal uzlaşıyla olur. Şeffaflık ve ülke menfaati ilkeleri, bu yolda pusulamız olmalı. Bugün alınan kararlar, yarının barışını inşa edecek. Gelecek nesillere güvenli, huzurlu ve demokratik bir Türkiye bırakmak hepimizin ortak sorumluluğudur.
Yorumlar
Kalan Karakter: