Bir insanın elinden sadece toprağını almakla onu yok edemezsin. Ama adını alırsan, kimliğini silersen, hafızasını çalarsan; onu sadece öldürmezsin, onu hiç yaşamamış gibi yaparsın. İşte 1980’lerin ortasında Bulgaristan’da yaşanan buydu. Medovets’te, Sarıkovanlık’ta bu büyük suçun tanıkları hâlâ yaşıyor; bir kısmı da bu zulmün kurbanı olarak toprağın altında.
Totaliter rejimler, insanlar susunca değil, adlarını unuttuğunda başarılı olurlar. Çünkü bir ismi yaşatmak, bir halkı yaşatmak demektir. Bir ismi silmekse, bir halkın varlığını inkâr etmektir. Bulgaristan'daki isim değiştirme kampanyası, yalnızca bir 'asimilasyon' değildi; bu, insan olma hakkına yönelmiş bir suikasttı. Ad, kimliktir; kimlik, onurdur.
27 Mayıs’ta Medovets’te anılıyor Bu bir matem değil sadece; bir hafıza nöbetidir. Çünkü her anma, bir tür direniştir. Sessiz kalmayan her yürek, zulmün karşısında bir kale olur. Bugün Sarıkovanlık köyünde, sessizce toprağın altında yatan o kahramanlar; aslında hâlâ konuşuyor. “Bizi unutmayın,” diyorlar, “çünkü unuttuğunuz an, sizin adınızı da silecekler.”
Bizim için mesele sadece ‘ad meselesi’ değil. Bu bir varlık meselesidir. Bu coğrafyada Türk olarak kalabilmenin, Müslüman kalabilmenin, insan kalabilmenin bedelidir. Ve biz o bedeli ödeyenlerin torunlarıyız.
Bugün onları anmak, sadece geçmişi sahiplenmek değildir. Aynı zamanda geleceğe verilmiş bir söz, çocuklarımıza verilmiş bir öğüttür:
"Kimliğini koru. İsmini onurla taşı. Çünkü adın giderse, sen de gidersin."
Rafet Ulutürk
Yorumlar
Kalan Karakter: