30 Ağustos Zaferi, yalnızca askeri bir başarı değil; milletimizin kaderini yeniden eline alışının miladıdır. O gün Dumlupınar’da kazanılan zafer, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanına giden yolun taşlarını döşedi.
Zaferden Cumhuriyet’e
Mustafa Kemal Paşa, zaferin ertesi gününde bile şunu biliyordu:
Asıl mücadele, zaferden sonra başlayacaktı. Çünkü bağımsızlık yalnızca düşmanı yenmekle değil; milletin kendi iradesini kurumsallaştırmasıyla korunabilirdi. İşte o iradenin adı Cumhuriyet oldu.
30 Ağustos: “Vatan toprağını düşmandan temizleme iradesi”
29 Ekim: “Milleti kendi kaderinin sahibi yapma iradesi”
Bu ikisi birbirini tamamlayan halkalardır.
Türk’ün Töresi: Esareti Kabul Etmemek
Türk milleti tarih boyunca nice devletler kurdu, nice fırtınalar atlattı. Ancak bir sırrı vardı:
Türk asla teslim olmaz.
Göktürkler’den Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e… Her yıkılışın ardından dirilişin tohumu hep bu milletin ruhunda yeşerdi. 30 Ağustos işte bu törenin en görkemli diriliş sahnesiydi.
Atatürk’ün Sözüyle
Mustafa Kemal Paşa’nın şu sözü hâlâ bir yol haritası gibidir:
“Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir.”
Bu cümle, aslında bütün Türk milletinin özüdür. Çünkü Türk, kendi yurdunda esir yaşamaktansa, dağlarda hür yaşamayı tercih eder.
Bugüne Mesajı
Bugün de Türkiye’nin önüne türlü tuzaklar kuruluyor:
Terör örgütleriyle kuşatma,
Ekonomik baskılar,
Küresel planlarla içten çözülme çabaları…
Ama şunu unutmasınlar: Türk milleti, her defasında 30 Ağustos ruhuyla yeniden dirilir. Çünkü Türk’ün töresi böyledir:
- Boyun eğmez.
- Esir olmaz.
- Daima yeniden doğar.
Son Söz
30 Ağustos’un dumanlı dağlarında başlayan büyük yürüyüş, 29 Ekim’de Cumhuriyet’le taçlandı. Bugün bizlere düşen görev, o emaneti sonsuza dek korumaktır.
Çünkü bu milletin damarlarında akan kan, hürriyet için atan bir yürektir.
Ve o yürek, hiçbir zaman teslim olmayacaktır.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: