Bağımlılık...
Adı modern çağın hastalığı, özü ise bir milletin damarlarına sızan sinsi bir zehir…
Ne top atışı duyarız, ne tüfek sesi… Ama girdiği her evde sessiz bir fetih yürütülür.
Çünkü bağımlı insan; düşünmeyen, üretmeyen, direnmeyen insandır.
Ve bir milleti çökertmenin en kolay yolu, gençliğini esir almaktır.
Bu yüzden bağımlılıkla mücadele, bir sağlık meselesi değil, bir millî beka meselesidir.
Bu mücadele, Türk milletinin iradesini, kimliğini, karakterini koruma davasıdır.
Sosyoloji vardır.
Çünkü toplumun temeli aile, aile ise milletin kalbidir.
O kalp zayıflarsa, toplum çürür.
Bir zamanlar “komşu hakkı Allah hakkıdır” diyen bir millet, bugün ekran karşısında yalnızlaşmışsa, orada bağımlılığın zemini hazırlanmıştır.
Mahalle kültürünü, aile bağlarını, dayanışmayı diriltmeden hiçbir toplumsal mücadele başarıya ulaşamaz.
Tarih vardır.
Biz, tütünün, içkinin, afyonun toplumları nasıl çürüttüğünü gören bir ecdadın torunlarıyız.
Sultan IV. Murad, sadece bir yasa koyucu değildi; milletinin direncini koruyan bir devlet aklıydı.
Bugün o irade, yeni cephelerde yeniden diriliyor.
Düşman artık toprağımızda değil, zihinlerimizde!
Ama unuttukları bir şey var: Türk’ün zihni, imanla, kültürle, tarihle zırhlıdır!
Psikoloji vardır.
Bağımlılık, önce ruhta başlar.
Ruhunu kaybeden, iradesini de kaybeder.
Sevgi yoksunluğu, değer kaybı, kimlik bunalımı…
İnsanı maddeye, oyuna, sahte mutluluğa sığınmaya iter.
Ama Türk insanı sığınmaz!
Türk insanı direnir, sabreder, ayağa kalkar. Çünkü damarlarında sadece kan değil, asil bir miras dolaşır.
Bugün bağımlılık ekranın ardına saklanmıştır.
Sanal kumar, dijital oyunlar, sosyal medya bağımlılığı…
Hepsi aynı hedefe yöneliktir: Türk gencini köksüzleştirmek, ruhsuzlaştırmak, maneviyatından koparmak.
Ama unuttukları bir şey daha var:
Bu milletin gençliği bir kez uyanırsa, hiçbir zincir onu tutamaz!
---
Ama unuttukları bir şey var:
Bu topraklarda her zehrin panzehiri de bu milletin damarlarındadır.
Bizim panzehirimiz; imanımız, kültürümüz, tarih bilincimizdir.
Kur’an’dan, Dede Korkut’tan, Orhun Kitabeleri’nden gelen bir ses hâlâ bize şunu fısıldıyor:
> “Ey Türk, titre ve kendine dön!”
Bağımlılıkla mücadele; maddeyle değil, zihniyetle, teslimiyetle ve unutuşla mücadeledir.
Bu dava, Türk’ün iradesini yeniden diriltme davasıdır.
Ve bu davada herkesin bir görevi vardır: öğretmenin kaleminde, polisin devriyesinde, imamın duasında, annenin sabrında, devletin iradesinde…
Unutmayalım:
Bir milletin bağımsızlığı, önce bireylerinin bağımsız iradesinde başlar.
İradesini koruyan millet, esir edilemez!
Tarih bunun şahididir, Türk bunun ispatıdır.
---
Bu kutlu mücadelede yer almak, yalnızca bir görev değil; bir onur vesilesidir.
Kocaeli Bağımlılıkla Mücadele ve Rehabilitasyon Derneği’nin öncülüğünde, yüreğini milleti için ortaya koyan her gönüllüyle aynı safta yürümekten gurur duyuyorum.
Çünkü biliyorum ki:
Bu topraklarda her zehrin panzehiri, bu milletin yüreğindedir.
Ve o yürek, hâlâ güçlü atıyor…
Gökalp ŞENTÜRK
Strateji Uzmanı
Gazeteci – Yazar
Yorumlar
Kalan Karakter: