90 Yıl Sonra Aynı Operasyonun Yankısı
Eskiden bırakın bir Mason Üstadı Azam’ı, bir Masonun bile dokunulmazlığı vardı bu ülkede…
O dönemde böyle birine uzanan elin, ortalığı 56’ya götüreceği ve kızılca kıyamet koparacağı söylenirdi.
Bugün ise tarihin tozlu sayfalarından, tam 90 yıl öncesine, 1935’e dönüyoruz.
Atatürk’ün aklında, devletin damarlarına sızmış bir gizli örgütü, kökü dışarıda bir yapılanmayı temizleme kararı vardır: Mason localarını kapatmak.
O dönem Türkiye’de Masonluk; Batı’ya angaje, Siyonist aklın taşeronluğunu yapan bir üst akıl yapılanmasıdır.
Atatürk bunu çok iyi görmüş, çevresindeki isimlerin kimliğini tespit etmek için, dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’a talimat vermiştir:
> “Mecliste bir yoklama çek, bakalım kim Mason, kim değil görelim.”
Bu yoklama, mecliste bir deprem etkisi yaratır.
Mason bakanlar, vekiller panikler.
En çok tepki gösterenlerden biri, dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’dır.
Yıllar sonra aynı Kaya, Atatürk’ün ölümünden hemen önce İsmet İnönü’ye mektup yazacak, onu “Cumhurreisi” olarak görmek arzusunda olduğunu dile getirecektir.
Oysa o da bir Mason’dur…
Atatürk bu tepkileri gözlemledikten sonra kafasında net bir plan kurar.
Bir akşam dönemin Mason Üstadı Azam’ı Mim Kemal Öke ve bazı Masonları davet eder sofraya.
Ama o masa bir akşam yemeği değil, hesaplaşma masasıdır.
Atatürk onları sabırla dinler, bilgili bir şekilde sorular sorar.
Konuştukça, kim oldukları, kime hizmet ettikleri bir bir ortaya çıkar.
Ve sonunda o tarihi sözü haykırır:
> “Defolun! Yahudi uşakları!”
O söz, yalnız bir öfke patlaması değil, bir devlet aklının isyanıdır.
Çünkü o akşam, Türkiye’nin geleceğini tehdit eden karanlık bir yapılanmanın maskesi düşmüştür.
---
Atatürk’ün Son Savaşı: Masonlarla Hesaplaşma
14 Ekim 1935’te, Atatürk’ün talimatıyla Mason localarının kapısına kilit vurulur.
Ertesi sabah kahvesini yudumlarken, bu haber kendisine ulaşır.
Bu, onun zaferidir ama aynı zamanda ölüm fermanının da başlangıcı olacaktır.
Nitekim yıllar sonra, yüksek dereceli Masonlardan Abraham Benaroyas, Moskova’da yaptığı açıklamada şunu söyleyecektir:
> “İlk anda Kemal Atatürk’ü silahla ortadan kaldırmayı düşündük.
Ancak Kremlin’in isteğiyle, onun ölümünü ‘esrarengiz’ bir şekilde gerçekleştirme kararı aldık.”
Bu itiraf, tarihin karanlık perdesini aralayan bir belge gibidir.
Çünkü Atatürk, Masonluğu sadece kağıt üzerinde taşımış; o sistemi içeriden çözmek için görünürde girmiş, ama asla onlardan olmamıştır.
Gerçek yüzlerini gördüğünde, hepsine kapıyı kapatmıştır.
---
“Gökten İndiği Sanılan Kitaplar” – Yanlış Anlaşılan Bir Sözün Gerçek Muhatabı
Atatürk’ün 1 Kasım 1937’de TBMM açılışında yaptığı konuşma çok tartışılmıştır:
> “Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan alırız.”
Bu cümle, yıllarca “din karşıtlığı” diye çarpıtılmıştır.
Oysa Gazi Paşa’nın burada hedef aldığı, Masonların kendi öğretilerini ‘kutsal kitap’ gibi sunan zihniyetidir.
Bu söz, İslam’a değil, Masonluğa karşı söylenmiştir.
---
İsmet İnönü Dönemi ve Yeraltı Masonluğu
1935’te kapatılan localar, Atatürk’ün vefatından sonra yeniden açılır.
Çünkü İsmet İnönü, Masonlara söz vermiştir.
Yani kapılar kapansa da, Masonluk yeraltına çekilerek faaliyetlerini sürdürmüştür.
O günden sonra devletin kritik noktalarına sızma, medya, finans, bürokrasi ve akademi üzerinden etkili olma çabaları devam eder.
Ancak Türk Devleti unutmaz.
---
Ve 90 Yıl Sonra Aynı Tarihte...
14 Ekim 1935’te Mason locaları kapanmıştır.
Ve 90 yıl sonra, 17 Ekim 2025’te, Mason Üstadı Azam Remzi Sanver ve çevresine yönelik operasyon yapılır.
Bu tarih bir rastlantı değildir.
Bu, devlet aklının tarihiyle hesaplaşmasıdır.
> “Türk Devleti unutmaz.
Defter kapanmaz.
Hesap bir gün mutlaka görülür.”
Masonluk, yüzyıllardır Siyonizmin elinde bir taşeron mekanizmadır.
Ve bugün Türkiye, hem içeride hem dışarıda o Siyonist zihniyetin izlerini temizleme sürecindedir.
---
Atatürk, o gece sofradan Masonları kovarken aslında sadece birkaç kişiyi değil, küresel bir planı huzurundan kovmuştur.
Bugün yaşananlar, o gecenin bir devamıdır.
Bir milletin bağımsızlık mücadelesi, sadece cephede değil, zihinlerde ve kalplerde sürmektedir.
Türkiye yeniden aynı ruha, aynı dirence dönmektedir.
Tarihin tekeri dönmüş, 90 yıl sonra Gazi’nin sesi yeniden yankılanmıştır:
> “Defolun! Yahudi uşakları!”
---
“Bu vatanın ruhunu satanlarla değil,
o ruh için savaşanlarla yürürüz.”
Gökalp ŞENTÜRK
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Yorumlar
Kalan Karakter: