Bir evin mutfağı sustuğunda, aslında bütün hayat sessizleşir.
Boş bir tencere sadece yoksulluğu değil;
susturulmuş, görmezden gelinmiş hayatları da simgeler.
Artık sofralarda eksik olan sadece yemek değil, umuttur da…
Market raflarında fiyatlar yükselirken, insanların başı daha çok eğiliyor.
Bugün pazarda sadece sebze değil, yüzler de seçiliyor.
“Alamayacağım şeye neden bakayım?”
diyen sessiz kalabalıklar var.
Emekli, işçi, memur… hepsi aynı çemberin içinde,
farklı köşelerde ama aynı yangının ortasında.
İnsan geçim sıkıntısını önce cebinde, sonra yüzünde taşır.
Boş bir tencere, yalnızca karın değil;
ışık, umut ve sabrın da sınandığı bir eşyadır.
Her boş tencere, sessiz bir çığlık gibidir. Bu çığlık ne meydanlarda duyulur ne ekranlarda görünür…
Ama o evin içinde yankısı büyür, büyür, büyür…
Ekonomik kriz sadece rakamlarda değil, insanların gündelik yaşamında derin yaralar açıyor.
Faturalar, kira, okul masrafları…
Her biri ayrı bir dağ, her biri sırtlara ayrı ayrı yük. “Geçinemiyoruz” çığlığı sadece bir slogan değil;
gerçek bir çağrıdır.
Bu çağrıyı duymayanlar, kendi sessizliklerinde boğulacaklar.
Çünkü adalet sadece mahkeme salonlarında değil,
mutfakta da aranır.
Çünkü geçim, en temel insan hakkıdır.
Çünkü tencere boşsa, konuşmak da boştur!
Bugün bu yazıyı okuyan herkes bilsin ki;
Boş tencere sadece açlığı değil, yok sayılmışlığı da gösterir...
... Bu kadim mümbit topraklar buranın insanlarını besler ve artar bile... O zaman, bu toprakların yetiştirdiği ürünleri bu toprakların insanlarının elinden kimler aldı/almaya da devam ediyorlar!?...
Yorumlar
Kalan Karakter: