Ortadoğu kaynıyor. Haritalar masalarda çiziliyor, sahada kan ve gözyaşı akıyor. ABD, İsrail, Rusya, İran, Avrupa; hepsi kendi çıkarı için hamle üstüne hamle yapıyor. Ama unutulmasın: Hamle yapan çok, fakat kendi oyununu kurabilen tek millet Türk milletidir.
Türkiye’nin gücü sadece sınırlarının içinde değil; Kudüs’ten Bakü’ye, Kerkük’ten Kırım’a, Doğu Türkistan’a kadar uzanan gönül coğrafyasında hissedilir. İşte bu yüzden Ankara’nın dış politikası sıradan bir tercih değil, bin yıllık tarihimizin yüklediği bir sorumluluktur.
Bakınız, geçtiğimiz günlerde Katar’ın başkenti Doha’da İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi’nin Olağanüstü Ortak Zirvesi toplandı. Bu toplantı, sıradan bir diplomasi trafiği değil; tarihe geçecek bir karar zirvesiydi. Türkiye’nin öncülüğünde, İsrail’in saldırıları sert biçimde kınandı, barış müzakerelerini baltalayan hamleleri reddedildi ve 25 maddelik Doha Bildirisi ile mazlum Filistin halkının yanında duruldu.
---
Doha Bildirisi’nde Öne Çıkan Kararlar
1. İsrail’in Katar’a yönelik saldırısı şiddetle kınandı.
2. Filistin halkının meşru hakları ve bağımsız devlet kurma hakkı teyit edildi.
3. İsrail’in işgal politikaları, yasa dışı yerleşimler ve ilhak girişimleri reddedildi.
4. Filistin topraklarında işlenen savaş suçlarının uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiği vurgulandı.
5. Gazze’de insani yardımların kesintisiz ulaştırılması çağrısı yapıldı.
6. Kudüs’ün İslâm dünyası için kutsal ve bölünmez bir bütün olduğu belirtildi.
7. İki devletli çözüm temelinde barışın yeniden canlandırılması desteklendi.
8. İsrail’in demografik yapıyı değiştirme girişimleri kınandı.
9. Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallere karşı ortak tavır sergilendi.
10. Filistinli mültecilerin dönüş hakkı savunuldu.
11. İsrail’in Gazze’deki soykırım suçlarına dikkat çekildi.
12. Uluslararası topluma “çifte standarttan vazgeçin” çağrısı yapıldı.
13. BM kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğu belirtildi.
14. Filistin direnişinin meşru bir hak olduğu vurgulandı.
15. Arabuluculuk girişimleri (özellikle Katar’ın rolü) desteklendi.
16. İsrail’in bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyen politikalarının barışı baltaladığı ilan edildi.
17. Filistin’in uluslararası kuruluşlarda tanınmasının artırılması çağrısı yapıldı.
18. İsrail’in dini mekânlara yönelik saldırıları kınandı.
19. Filistinli sivillerin korunması için uluslararası gözlem mekanizması kurulması önerildi.
20. Medya ve bilgi akışında İsrail’in manipülasyonlarına karşı ortak mücadele kararı alındı.
21. İslam ülkeleri arasında ekonomik dayanışmanın artırılması gerektiği vurgulandı.
22. Filistin ekonomisinin desteklenmesi için fon kurulması kararı alındı.
23. İsrail ürünlerine boykot ve yaptırım çağrısı yapıldı.
24. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkilerinin işletilmesi desteklendi.
25. Filistin davasının “ümmetin ana meselesi” olduğu ilan edildi.
---
Türkiye, burada yalnızca protestocu bir ses değildi. Zirvede alınan kararların merkezinde duran, masanın ağırlığını hissettiren, sözü ve gücüyle yön veren bir devlet oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasi trafiği, sadece görüşme yapmak değil; aynı zamanda “Türkiye olmadan bölgede denklem kurulamaz” gerçeğini bir kez daha dünyaya göstermektir.
Filistin meselesinde dünya kör ve sağır. Çocuklar bombalar altında can verirken Batı, üç maymunu oynuyor. Ama Türkiye çıkıyor, tek başına haykırıyor: “Zulme rıza gösteren zalimdir!” Bu haykırış, sadece diplomasi değil; Türk’ün onur sınavıdır. Kudüs bizim için bir şehir değil, medeniyetimizin kalbidir.
Suriye’de terör koridoru kurmak isteyenler, Türkiye’yi kuşatma planları yapıyordu. Ama Türk askeri sahaya indi, operasyonlarla bu kirli planı parçaladı. Bu sadece askeri bir başarı değil; aynı zamanda diplomatik bir mesajdır: “Türkiye olmadan bu coğrafyada oyun kurulamaz!”
Şimdi asıl mesele şudur: Biz ne Batı’nın uşağı, ne Doğu’nun piyonu olacağız. Türkiye, kendi yolunu çizmek zorunda. Çünkü bu coğrafyada ya dik durursun ya da diz çökersin. Ortadoğu’da karar toplantıları, zirveler, deklarasyonlar… Bunların hepsinde esas mesele şudur: Güçlüysen sözün geçer, güçsüzsen adın bile anılmaz.
Unutmayalım ki Türkiye ne kadar güçlü olursa, Türk dünyası o kadar nefes alır. Ankara düşerse Bakü susar, Kerkük ağlar, Doğu Türkistan öksüz kalır. O yüzden mesele yalnızca bugünün siyaseti değil, bin yıllık varoluş meselesidir.
Ya oyun kurarız ya da tarihten siliniriz. Başka seçenek yoktur!
Doha’da alınan kararlar, bu gerçeğin bir kez daha altını çizdi. Türkiye masada da sahada da vardır, var olacaktır. Çünkü Türk milleti, tarihin hiçbir döneminde diz çökmemiştir, bundan sonra da çökmeyecektir!
---
Strateji Uzmanı
Gazeteci-Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: