Eskiden orman yangınları “doğal afet” sayılırdı...
Şimdi ise kasten çıkarılan bir savaş türüyle karşı karşıyayız.
Son yıllarda artan yangınlar artık sadece “ihmal” değil, hedef alınmış bir saldırı. Özellikle son dönemde duyumlar, görüntüler ve bazı bölgelerde yapılan teknik analizler, lazer güdümlü dronlarla çıkarılan yangınlar iddialarını daha da güçlendirdi.
Bu sıradan bir kundaklama değil.
Bu, doğrudan ekolojik suikasttır!
Birileri vatanımızın ormanlarına, ciğerlerine nokta atışı yapıyor.
Kim yapıyor?
Kimin adına yapıyor?
Ve en önemlisi: Neden?
Çünkü orman demek; stratejik üstünlük demektir.
Su kaynağı, oksijen deposu, yerli yaşamın teminatı demektir.
Orman demek: ülkenin doğal savunması demektir.
Lazer güdümlü drone teknolojisi öyle bir silah ki; gözle göremezsin, sesi duyulmaz, izi bulunmaz.
Ama ardında milyonlarca kül bırakır.
Ardında sessiz bir işgal bırakır.
Şimdi soruyorum:
Bu işin arkasında kimler var?
Terör örgütleri mi?
Yabancı istihbaratlar mı?
Yoksa Türkiye’yi diz çöktürmek isteyen yeni nesil savaş mühendisleri mi?
Bu soruların cevabını biz biliyoruz!
Milletçe uyanık olmalıyız!
Bu vatanı tankla, tüfekle bölemeyenler; şimdi ağacıyla, toprağıyla yok etmek istiyor!
Ama bilsinler ki:
Biz Türk milleti olarak bir çam ağacını bile bir siper sayarız!
Bir karış ormanı yakanı, vatan haininden sayarız!
Ve gerekirse bu yangını bedenimizle söndürür, yine de bu toprağı sahipsiz bırakmayız!
Ormanlarımıza sahip çıkalım.
Sadece itfaiyeyle değil, gönüllü timlerle, gözlem kuleleriyle, halk seferberliğiyle!
Bu artık bir çevre meselesi değil.
Bu, bir milli güvenlik meselesidir.
Ve unutmayın:
Bir vatanı savunmak, bazen bir damla su taşımaktır!
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: