Hatay…
Sadece bir şehir değil, Türk milletinin tarih sahnesindeki vakarının, sabrının ve direncinin adı.
Bu topraklara bakarken yalnızca taşları, surları, nehirleri görmezsiniz; aynı zamanda Türk’ün iradesini, medeniyetlere yön veren kudretini, Anadolu’nun kalbine işlenmiş bir mühürü görürsünüz.
4000 yıllık geçmişiyle Hatay, insanlık tarihinin ilk şehirlerinden biridir.
Yedi kez yıkılmış, yedi kez yeniden doğmuştur.
Bu topraklarda şehir değil, bir milletin azmi ayağa kalkmıştır.
Düşünün, medeniyetler çökmüş, imparatorluklar tarihe gömülmüş ama Hatay küllerinden doğmaya devam etmiştir. Çünkü Hatay sıradan bir şehir değil;
Türk milletinin kaderiyle yoğrulmuş bir destandır.
Antakya, antik çağda Roma ile birlikte dünyanın en büyük üç şehrinden biriydi.
Ticaret yollarının kavşağıydı; İpek ve Baharat yollarının kalbiydi.
Bugün hâlâ o damarlar, Hatay’ın ruhunda atmaktadır. Antakya Mozaik Müzesi’ndeki taşlar yalnızca sanat değil, bir milletin hafızasıdır.
Habib-i Neccar Camii, Anadolu’da yükselen ilk ezanın yankısıdır.
St. Pierre Kilisesi, farklı inançların kardeşliğine şahitlik eder.
İşte Hatay; farklılıkların çatışmadığı, aksine aynı kubbenin altında yan yana yaşadığı bir emanettir.
Ama Hatay’ın asıl kıymeti, sadece tarihiyle ölçülmez. Onun önemi, milletimizin hafızasında, Atatürk’ün sözlerinde gizlidir. Hatay, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devlet olmuş tek vilayettir. 1939’da anavatana katılışı, Türk milletinin iradesinin, millî birlik şuurunun en parlak zaferlerinden biridir.
Atatürk’ün “Hatay benim şahsi davamdır” demesi boşuna değildir.
Çünkü Hatay,
Türk milletinin namusudur. Ve o namus, bir avuç toprak değil; bir milletin şerefi demektir.
Bugün Hatay’a baktığımızda, tersine akan Asi Nehri’ni görürüz. O nehir, kaderimizin bir simgesidir. Herkesin gittiği istikametin aksine, Türk milleti her daim kendi yolunu çizmiştir. Samandağ’ın 12 kilometrelik sahili,
Antakya surlarının 26 kilometrelik ihtişamı, yalnızca coğrafyanın değil, Türk iradesinin büyüklüğünü hatırlatır.
Ve unutmamalıyız:
Hatay sadece Türkiye’nin güneyinde bir şehir değildir. Hatay, Türk dünyasının güney kapısıdır. Hatay’a sahip olmak, Akdeniz’e, Orta Doğu’ya ve tüm jeopolitiğe söz söylemektir. Hatay’sız bir Türkiye, eksik bir vatandır. Hatay’sız bir Türkiye, sınırdaki ışığını kaybetmiş bir memlekettir.
Bugün Hatay’a yönelen her tehdit, Türk milletine yönelmiştir. Bu yüzden Hatay’ı sevmek, Hatay’a sahip çıkmak bir tercih değil; millî bir vazifedir. Hatay, Türk bayrağının dalgalandığı, şehit kanıyla sulanmış bir vatandır. Bizim için Hatay, pazarlık konusu değil; namusumuzun ta kendisidir.
Atatürk’ün dediği gibi:
“Topraklarınıza sahip çıkınız; çünkü üzerinde özgürlüğünüz, şerefiniz ve geleceğiniz vardır.”
Hatay’a bakınca işte bunu görürüz:
Bir şehrin değil, bir milletin onur mührünü.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: