Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), sessiz ama kararlı bir yürüyüşle ilk büyük hedefine ulaştı. Yıllarca süren diplomatik mücadeleler, kanlı darbeler, örtülü operasyonlar ve küresel medya manipülasyonlarına rağmen, ABD Orta Asya’daki askeri üslerini kapatmak zorunda kaldı. Almatı Havalimanı’nı kullanma hakkı iptal edildi. ŞİÖ, ilk defa kendi topraklarını yabancı askeri varlıktan arındırarak bölgesel egemenlik alanını tahkim etti. Bu, sadece bir taktik zafer değil; çok kutuplu dünya düzeninin yeni bir miladıdır.
Peki ŞİÖ neden kuruldu?
Şanghay İşbirliği Örgütü, Batı’nın tek merkezli hegemonyasına karşı Asya merkezli bir denge inşa etmek için doğdu. Başlangıçta terörle mücadele ve sınır güvenliği odaklı bir yapıydı. Ama zamanla ekonomik işbirliği, enerji ortaklıkları ve siyasi dayanışma gibi stratejik alanlara yayıldı. Fakat işin özünde hep şu vardı: Bağımsızlık ve çok kutupluluk.
Ancak bugüne dek bu oluşumlar, çoğu zaman küresel düzenin gölgesinde kaldı. Neden mi? Çünkü kurucu ülkelerin çoğu, Batı'nın ekonomik düzenine bağımlıydı. Kimi zaman kendi iç çelişkilerine, kimi zaman Batı'nın baskısına boyun eğdiler. Birbirlerine sahip çıkmakta geç kaldılar. İran bunun en açık örneğidir. Onlarca yıldır ambargo altında boğulan İran’a ŞİÖ tam anlamıyla sahip çıkamadı. Bugün ŞİÖ’nün eksik halkası, işte bu kardeş dayanışmasının eksikliğidir.
Birleşmiş Milletler mi? Birleşmiş Menfaatler mi?
Birleşmiş Milletler dâhil olmak üzere, 20. yüzyıl boyunca kurulan tüm küresel yapılar büyük devletlerin menfaatlerini korumak için inşa edilmiştir. “Gelin birlik olalım” diyerek yola çıkanlar, birlikten sadece kendi çıkarlarını anladılar. Afrika’nın çocukları açlıktan ölürken, Filistin’de adalet her gün kurşuna dizilirken, BM sadece izledi. NATO, adeta bir savaş koalisyonuna dönüştü. Demokrasi adına ülkeler yakıldı, milyonlarca insan yerinden edildi.
Bu yüzden artık yeni bir “Birleşmiş Milletler” kurulmalıdır. Ama bu defa gerçekten halkların sesi olan, adaleti esas alan, çıkar değil vicdan üreten bir yapı. Bunun için bir dünya vicdanı gerekiyor.
Bu Vicdan Nerede Var?
Bugün dünyada söylediğini yapan, sözünün arkasında duran, adaleti dış politikada bir ilke olarak benimseyen tek ülke varsa, o da Türkiye’dir. Türkiye, sözün değersizleştiği bu çağda sözün değerini hatırlatan ülkedir. Mülteciye kucak açan, Filistin’de mazluma sahip çıkan, Afrika'da okul açan, Türkistan’da davasını unutmayan Türkiye...
Dünya artık görüyor:
– Türkiye güçlü ise mazlumun yüzü gülüyor.
– Türkiye susarsa zalimin sesi yükseliyor.
– Türkiye yürürse umut uyanıyor.
Bu yüzden Türkiye’ye yönelik saldırılar sadece siyasi değil; aynı zamanda ahlaki, stratejik ve medeniyet eksenli saldırılardır. Çünkü dünya Türkiye’nin bir liderlik modeli sunduğunu fark etti: Sadece güçle değil, adaletle yönetilen bir dünya...
Sonuç: Yeni Dönem Başladı
ŞİÖ'nün başarısı bir dönemin kapanışı, Türkiye'nin duruşu ise yeni bir çağın habercisidir. Şimdi artık sıradan uluslararası örgütlere değil, ilkeli ve adil bir dünya düzenine ihtiyaç var. Bu yeni düzenin öncülüğünü yapacak olanlar, sadece diplomasi bilenler değil; tarihi, hakikati ve halkı bilenlerdir.
Ve dünya yavaş yavaş anlıyor:
Yeni dünyanın anahtarı ne Moskova’da ne Washington’da...
Adaletin anahtarı, Ankara’nın vicdanında saklı.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: