Tarih boyunca Türk, göğe bakarak yemin etti. Gökyüzü bizim otağımız, yıldızlar bizim sancaklarımız, güneş ise ebedi mührümüz oldu. Oğuz Kağan’dan beri bir gerçeği biliriz: Göğü koruyamayan millet, yeryüzünde tutunamaz.
Bugün yüzyıllar sonra, o kutlu emaneti yeniden omuzlarımızda taşıyoruz. Artık ne Batı’nın ne Doğu’nun kapısında bekleyen bir milletiz. Kendi gök kalkanımızı, kendi kudretimizle inşa ediyoruz.
Hisar-A, alçak irtifada düşmanı karşılayan ilk nöbettir. Helikopter, İHA ya da seyir füzesi fark etmez; Türk yurdunun üzerinde dolaşmaya kalkan her yabancı kuş, bu Hisar’ın önünde paramparça olur. Çünkü bu topraklarda “izin almadan uçan” her tehdit, milletin iradesine çarpar.
Hisar-O ise semanın daha yükseklerinde bekler. Radarlarla güçlenmiş gözleriyle yaklaşanı uzaktan görür, tıpkı Mete Han’ın gözcüleri gibi. Onun menzili sadece teknik bir rakam değil; milletin ufkunu genişleten bir kudrettir.
Ve işte Turan… Sadece bir iletişim sistemi değil, Türk’ün kalbinin sesi. Cephede askerine sesini ulaştırır, kumandanına nefes olur. Adını “Turan” koymamız boşuna değildir; çünkü bu sistem, parçalanmış Türk dünyasının yeniden tek nefes, tek yürek olmasının işaretidir.
Akrep, göğün derinliklerine bakan gözümüzdür. 360 derece bakışıyla, tıpkı Orhun kıyısında nöbet tutan alp gibi her yöne hâkimdir. Düşmanı görür, takip eder, işaretler. Onun işaret ettiği hedefe Türk’ün topu, füzesi, iradesi yıldırım gibi düşer.
Ve Korkut… Adı bile tarihimizin bağrından kopmuştur. Çift namlulu toplarıyla gökten gelen felaketi yere indirir. Savaş alanında hızla konuşlanır, kritik bölgeleri muhafaza eder. Tıpkı Dede Korkut’un sözü gibi, “İyiyi kötüden, dostu düşmandan ayırır.”
Son olarak Ejderha… Düşmanın gözü, kulağı, insansız uçan belaları için bir kâbus. Anti-İHA sistemleriyle göğün karanlığını yarar, Türk semalarını temizler.
Bugün bu sistemlerin her biri, sadece bir mühendislik başarısı değil, bir milletin ayağa kalkışıdır. Yüzyıllarca başkalarının silahıyla korunmaya zorlanan Türk milleti, artık kendi göğünü kendi eliyle savunuyor.
Unutmayalım:
Bizim gök kubbemiz, atalarımızın duası ve evlatlarımızın nefesiyle korunur.
Hisar, Turan, Akrep, Korkut ve Ejderha… Bunlar yalnızca demirden yapılmış silahlar değildir; Türk’ün iradesinin, bağımsızlık aşkının ve ebedi mefkûresinin adıdır.
Göğü kimin kontrol ettiği, geleceği kimin yazacağını belirler.
Türk milleti, kendi göğünü korudukça ne esir düşer, ne de tarih sahnesinden silinir.
Ve bilinsin ki:
Gök bizimdir, gök bizim kalacaktır!
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: