Suriye’de taşlar yerinden oynadı ama yerine oturmadı…
Esad rejiminin devrilmesinin ardından bir umut yeşermişti. Sandık ki halk özgürlüğe kavuşacak, toprak huzura erecek, Türkiye ile kardeşçe bir gelecek kurulacak… Ama olmadı! Çünkü bu coğrafyada her doğan güneşin ardında yeni bir hesap, her gelen hükümetin sırtında yeni bir yük var.
Suriye, adı yeni ama ruhu eski olan bir rejimin pençesinde kıvranıyor. El-Şara’nın adı değişti, ama zihniyet değişmedi. Suriye halkı, daha millet olamadan bir devlet kalıbına sokulmaya çalışılıyor. Onlar henüz bir millet olmadan, biz onlardan bir demokrasi bekliyoruz. Bu, ne yazık ki mümkün değil.
Sınırımızın hemen ötesinde; biri İsrail, diğeri ABD olmak üzere, ikisi de dost gibi davranıp düşman gibi davranan iki büyük güç var. Türkiye’ye rağmen masalar kuruyor, haritalar çiziyorlar. Suriye’nin kuzeyinde, gözümüzün içine baka baka, terör örgütü PYD/YPG’ye silah veriyorlar. Bunu yaparken bize demokrasi masalları anlatıyorlar.
Bizim gözümüz ise, bu masallarda değil; gerçekte!
Biz, yıllardır terörle boğuşan bir milletin çocuklarıyız. PKK’yı, onun şehirdeki uzantılarını, dağdaki silahlarını da çok iyi biliriz, Suriye’deki kuklalarını da…
ABD’nin destek verdiği, İsrail’in yolunu açtığı YPG/SDG, bugün Suriye’de bir devletçik kurmanın peşinde. Türkiye, bütün çağrılarına rağmen bu yapının silah bırakmasını istese de, onlar Şam’a yanaşıp meşruiyet arıyorlar. Mazlum Abdi, 10 Mart’ta Şam’a gitti. El-Şara’yla el sıkıştı. Ama bizimle el değil, silah sıkıyorlar!
İsrail’in Süveyda’daki provokasyonları, Şam’ın güneyine kadar dayanan işgali, artık sadece bir ülke güvenliğini değil, bölgemizin geleceğini tehdit ediyor. Golan Tepeleri’nden Dürzi Dağı’na kadar uzanan “güvenli hat” söylemi, aslında parçalanmış bir Suriye planının açık ilanıdır.
Türkiye bu kirli senaryonun farkındadır!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın uyarısı nettir: Bir 40 yıl daha sürecek yeni bir “PKK oyunu” Suriye’de sahnelenemez! Türkiye buna izin vermeyecektir.
İmralı’dan gelen çağrılar, Kandil’den yapılan gösteriler, Şam’daki imzalar… Tüm bunların ötesinde bir hakikat var: Türkiye kendi güvenliğini kimseye emanet etmez!
Bizim derdimiz, Suriye’de Türk ordusunun gölgesinde yaşayanların korkusunu arttırmak değil, güven duygusunu büyütmektir. Bizim amacımız bir halkı esaret altına almak değil, o halkla birlikte bölgeye huzur getirmektir. Ama kim ki Türk milletine sırt döner, kim ki sırtını teröre dayar… O da bizim dostumuz olamaz!
Türkiye ne mazluma zulmeder, ne de zalime boyun eğer!
Unutulmasın…
Bu millet, hür doğdu, hür yaşar.
Sınırlarının ötesinde kan varsa, onunla ilgilenir.
Sınırlarının içinde bir tehdit varsa, gereğini yapar!
Suriye’de dostun da düşmanın da kim olduğu artık daha net.
Ve biz, dost bildiğimizden ümidi kesersek, bilinsin ki dosta da düşmana da aynı dili konuşuruz.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: