Tarihsel Miras ve Hafıza Çarpıtması
Tarih, sadece coğrafi sınırlarla değil, milletlerin kolektif hafızasıyla da şekillenen dinamik bir alandır. Coğrafyalar birer sahne görevi görse de, bu sahnenin kim tarafından kurulduğu, yönetildiği ve yön verildiği, tarihin bize anlattığı gerçekleri oluşturur. Ancak ya bu tarih, günümüz siyasi çıkarları uğruna çarpıtılmış, geçmiş karartılmışsa? İşte bu kritik soru, İran özelinde derin bir analiz gerektirmektedir:
"İran ne kadar İran?"
Yoksa kadim kimliği, başka bir medeniyetin izlerini kendi mührüyle mi örtmektedir?
İran Topraklarındaki Türk Asırları
İran olarak bilinen bu köklü coğrafya, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ancak dikkatle incelendiğinde, bu toprakların uzun asırlar boyunca Türk hanedanlıklarının hükümranlığı altında olduğu açıkça görülmektedir. Aşağıdaki liste, Türklerin İran coğrafyasındaki kesintisiz ve belirleyici varlığını gözler önüne sermektedir:
* Gazneliler: 231 yıl
* Selçuklular: 165 yıl
* Harzemşahlar: 221 yıl
* İlhanlılar: 90 yıl
* Timurlular: 136 yıl
* Celâyirliler: 97 yıl
* Çobanlılar: 22 yıl
* Akkoyunlular: 130 yıl
* Karakoyunlular: 91 yıl
* Safevîler: 231 yıl
* Afşarlar: 60 yıl
* Kaçarlar: 140 yıl
Bu liste, toplamda 1614 yıl boyunca İran coğrafyasının büyük bir bölümünün Türkler tarafından yönetildiğini göstermektedir. Bu süre zarfında Türk hükümdarlar, şahlar ve hakanlar olarak sadece topraklara değil, aynı zamanda idari, askeri ve kültürel yapıya da damga vurmuşlardır. Ordular kurmuşlar, medreseler açmışlar, devlet gelenekleri inşa etmişler ve bir milleti yönetmekle kalmayıp, bir medeniyetin ayakta kalmasını sağlamışlardır. İran coğrafyası, bu uzun dönem boyunca Türk devlet geleneğinin, askeri kudretinin ve kültürel derinliğinin somut birer anıtı haline gelmiştir.
Günümüz İran'ında Tarihin Reddi ve Kimlik Silme Politikası
Ne yazık ki, bu zengin Türk mirası, günümüz İran'ının resmi söyleminde ve tarih eğitiminde büyük ölçüde göz ardı edilmektedir. Son 80 yıldır basılan resmi tarih kitaplarında, Gazneli Mahmud, Alp Arslan, Timur veya Şah İsmail gibi İran topraklarına damga vurmuş Türk liderlerinin isimlerine neredeyse hiç rastlanmamaktadır. Bu durum, sadece bir yok sayma değil, adeta bir kimlik silme ve hafıza imha girişimidir.
Bu çarpıtmanın ardında yatan nedenler incelendiğinde, Farsların tarihsel olarak Türk hanedanlıkları döneminde genellikle vezir, komutan veya yönetici pozisyonlarında değil, daha çok kültürel ve eğlenceye yönelik rollerde (soytarı, meddah, nedim) bulundukları tezi öne sürülmektedir. Bu bakış açısına göre, gölgede yaşamaya ve yönetilmeye alışmış bir halk olarak Farslar, kendi kuramadıkları büyük geçmişi Türklerin üzerine inşa edilen bir perdeyle örtme çabası içindedirler.
İran: Bir Türk Anıtı mı, Yoksa Silinmiş Bir Hafıza mı?
Bugünkü İran, adını taşıdığı köklü coğrafyanın sadece bir gölgesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında, İran büyük ölçüde Türk'ün medeniyetini, devlet geleneğini, askeri kudretini ve kültürel damgasını taşıyan devasa bir Türk anıtıdır. Ancak bu anıtın üzerindeki kitabeler silinmiş, inşa edenlerin isimleri gizlenmiştir. Herkes duvarları görse de, kimin ördüğünü kimse dile getirmemektedir; zira hakikat, bazı siyasi ve ideolojik çevrelerin işine gelmemektedir.
Bugün İran'da Türk olmak, hem bu toprakların gerçek sahibi olmanın gururunu yaşamak hem de aynı zamanda resmi anlatılar tarafından yok sayılmak gibi çelişik bir durumu ifade etmektedir. Ancak tarih, unutan ve affeden bir vicdana sahip değildir. Gelecekte, tarihin vicdanının bu sessizliği yırtacağına ve şu sorunun yeniden yüksek sesle sorulacağına inanılmaktadır:
"İran ne kadar İran?
Yoksa sadece Türk'ün kurduğu medeniyetin üstüne çekilmiş bir perde mi?" Bu soru, sadece bir coğrafyanın değil, aynı zamanda bir milletin kimliğinin ve hafızasının yeniden inşa edilmesi için kritik bir başlangıç noktası olacaktır.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: