Bir halk düşünün…
Kökü Orta Asya’nın kadim bozkırlarında, gövdesi Anadolu’da, yüreği ise vatan sevdasıyla kavrulan. Adı Türkmen. Nerede yaşarsa yaşasın, hangi coğrafyada nefes alırsa alsın; her zaman aynı kaderle yüzleşiyor:
Görünmeyen olmak. Varsınız ama yoksunuz. Konuşuyorsunuz ama kimse duymuyor. Ayaktasınız ama sanki yokmuşsunuz gibi davranılıyor.
Türkmen olmak, bugün hem Suriye’de savaşın ortasında, hem Türkiye’de sessizlik içinde bir mücadele yürütmektir. Bir yanda yıkım, ölüm ve açlıkla sınanırken; diğer yanda “kardeş” bildiklerimizin ilgisizliğiyle, kibriyle, suskunluğuyla sınanıyoruz. Suriye’deki Türkmen köylerinde bombalar kadar sessizlik de acıtır. Türkiye’de şehirlerin kalabalığına karışmış Türkmen gençleri ise kendilerini “kimsesiz bir kalabalık” gibi hisseder. Bir cephede Esed rejiminin zulmü, diğer cephede ise makam düşkünü sözde temsilcilerin gafletiyle mücadele ediyoruz. Türkmen davasını anlamak için harita değil, vicdan gerekir. Ve bu çağda vicdanlı kalmak, en büyük direniş biçimidir. Ne yazık ki bazen düşman değil, dost bildiklerimiz en büyük acıyı verir. Koltuklarına sarılıp halkına sırt çevirenler, başarıyı halkın duasında değil; protokolde, pozda, sosyal medya fotoğraflarında arayanlar… Türkmenler için tek kelime etmeyenler, nutuklarda Türklüğü ağızlarına sakız edenlerle aynı masadadır artık.
Oysa biz o masalardan değil; meydanlardan, dağlardan, bayraktan ve seccadeden geliyoruz. Türkmenler ne makam ister, ne mevki; ne aferin bekler ne de bir başkasına yaslanır. Biz Allah’tan başka kimseden korkmayız, hesap da vermeyiz. Bizim derdimiz çıkar değil, çocuklarımızın yüzüne bakabilmektir.
Bilinmelidir ki biz bir pire için yorgan değil, gerekirse evi yakanlardanız. Bize sınır çizemezsiniz, çünkü biz bu sınırları çizen ecdadın torunlarıyız. Ne Suriye’de, ne Türkiye’de, ne Irak’ta, ne de başka bir coğrafyada kimse Türkmenleri yok sayamaz. Biz vardık, varız, var olacağız! Bizi susturmaya çalışanlar şunu bilsin: Türkmenler unutmaz. Unutturulmaya çalışılan her şey, bizim yüreğimizde bir çığlığa dönüşür. Ve o çığlık bir gün öyle bir yankılanır ki, kimsenin kaçacak yeri kalmaz. Biz, unutanlardan değil; hatırlatanlardanız. Ve bu hatırlayış, sadece bir etnik kimliğin ayakta kalışı değil; bir milletin şerefli duruşunun yeniden yazılışıdır.
Türkmen olmak sadece Türkçe konuşmak değildir; Türkmen olmak, yıkılmamaktır, satılmamaktır, unutulmamaktır. Bu topraklarda bizim adımızı silmeye çalışanlara sesleniyoruz:
Biz varız. Ve biz, Allah’tan başka kimseye eğilmedik, eğilmeyeceğiz!
Ahmet Ağca,
Beydili Türkmen Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Yorumlar
Kalan Karakter: