Son dönemde artış gösteren uyuşturucu bağımlılığı ve ticareti vakaları, Türkiye'de toplumsal bir yara halini almıştır. Özellikle gençleri ve kız çocuklarını hedef alan bu tehdit, sadece kolluk kuvvetlerinin değil, başta aileler ve eğitim kurumları olmak üzere tüm toplumun acil ve koordineli müdahalesini gerektirmektedir. Uzmanlar ve mağdur ailelerin çarpıcı ifadeleri, sorunun boyutunun derinleştiğini ve mevcut koruma mekanizmalarının yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor.
Bağımlılığa İtilen Gençler: Ailelerin Feryadı
Mağdur annelerin aktardığı vakalar, bağımlılık çetelerinin gençleri hedef alma yöntemlerinin ne denli organize ve acımasız olduğunu gösteriyor. İddia edilen bilgilere göre:
Zorla Yurtlara Yönlendirme: Liseli öğrencilerin, "Anneni hırpala, polisi ara ve yurda yerleş. Yurtta dışarı çıkmak ve madde bulmak daha kolay olur, hem de bedeninle daha çabuk para kazanırsın" gibi korkunç telkinlerle kendi annelerine karşı kışkırtıldığı ve bu yolla uyuşturucuya kolay erişimin olduğu yurt ortamlarına sevk edildiği iddia edilmektedir.
Devlet Kurumlarında Risk: Bazı anneler, kızlarını uyuşturucu tehlikesinden korumak amacıyla devlete ait yurtlara verseler dahi, bu kurumlarda uyuşturucu maddeye ulaşımın kolaylaştığını ve kapı önüne kadar getirilip verildiğini ve hatta, bu maddeleri temin edenlerin güvenlik güçlerinden bazı görevlilerin olabileceği yönündeki ciddi iddialar, sistemin içindeki denetim boşluklarını işaret ettiğini iddia etmektedirler. (Ancak bu iddiaların korku nedeniyle teyit edilemediği belirtilmiştir).
Kentleşme ve Uyuşturucu Ticaretinin Yeni Rotası
Ankara'daki kentsel dönüşüm süreçlerinin, uyuşturucu ticaretini yeni bölgelere taşıdığı gözlemlenmektedir. Özellikle Ankara'nın eski yerleşim bölgelerinden TOKİ evlerine taşınan satıcı ve kullanıcıların, yeni binalarda faaliyetlerini daha kolay sürdürdüğü iddia edilmektedir.
Yurtların Yakınlığı: Daha da endişe verici olan, öğrenci yurtlarının bu yeni yerleşim yerlerinin hemen yanına inşa edilmesi, satıcıların öğrencilere ulaşımını evlere davet yoluyla çok daha kolaylaştırmış ve ticareti adeta bina içlerine taşımıştır. Bu durum, kentsel planlama kararlarının bağımlılıkla mücadele perspektifiyle gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Acil Çözüm ve Önleyici Tedbirler: Eylem Planı Gerekiyor
Toplumun, özellikle de gençlerin korunması için, hem önleyici eğitimler hem de mevcut sistemdeki güven mekanizmalarının güçlendirilmesi hayati önem taşımaktadır.
1. Ebeveyn ve Öğretmen Eğitimi
Uyuşturucunun erken fark edilmesinde ve önlenmesinde ilk halka, anneler ve öğretmenlerdir. Bu nedenle, eğitimin sadece öğretmenlerle sınırlı kalmaması, velilerin aktif katılımıyla genişletilmesi gerekmektedir.
Zorunlu Ortak Eğitim: Okulların asli görevi olarak, düzenli aralıklarla bağımlılıkla mücadele programları ve panelleri düzenlenmelidir. Bu panellere öğretmenler ve veliler hafta sonu ayrı ayrı katılmalı, böylece bilgi akışı ve farkındalık en üst düzeye çıkarılmalıdır.
Erken Önleme Vurgusu: Önlemlerin "başıma geldikten sonra değil, gelmeden önce" alınması gerektiği bilinci yerleştirilmelidir.
2. Güvenli İhbar ve Koruma Mekanizması
Uyuşturucu satıcıları ve kullanıcılarının zorbalığına uğrayan ya da bilgi sahibi olan kişilerin, can güvenliği endişesiyle ihbarda bulunamadığı belirtilmektedir. İhbar mekanizmalarına duyulan güvenin artırılması zorunludur.
İhbarcı Güvencesi: İhbarcıların kimliklerinin gizliliği ve güvenliklerinin sağlanması konusunda kamu spotlarıyla detaylı bilgilendirme yapılmalıdır.
Bağımsız Denetim: Polis, hakim ve savcı dosyalarını takip eden devletin denetim mekanizmasında iç denetçilerin görevlendirilmesi ve ihbarların doğrudan bu bakanlık denetçilerine de ulaşması, halkın sisteme olan güvenini pekiştirecektir.
3. Okullarda Rehberlik Hizmetlerinin Güçlendirilmesi
Okullarda korkutulan, sindirilen veya zorbalığa uğrayan öğrencilerin tespiti için rehberlik/danışman öğretmen sayılarının artırılması elzemdir.
Periyodik Güven İnşası: Danışman öğretmenler, düzenli aralıklarla öğrencilerle güven ilişkisi kurmalı, uyuşturucu kullanan veya satanları tespit etme ve ihbar etme konusunda öğrencilere kendilerine zarar gelmeyeceği garantisini vermelidir. Bu noktada, kullanıcının tedavisinden çok satıcının ve teşvik edenin ihbarı daha kritik önem taşımaktadır.
Bu acı verici tanıklıklar ve somut öneriler, yetkili kurumların acilen harekete geçerek mevcut stratejileri gözden geçirmesi ve daha bütüncül, güven odaklı bir mücadele planını devreye sokması gerektiğini göstermektedir.
Yorumlar
Kalan Karakter: