Biz Türkler, binlerce yıllık bir milletiz. Adımız Asya’nın bozkırlarından Anadolu’nun bağrına, oradan da üç kıtaya yayılmıştır. Tarihimiz destanlarla, kahramanlıklarla, zaferlerle doludur. Ama bugün dönüp baktığımızda, bizi tek yumruk edecek, herkesin gönlünde aynı ateşi yakacak kitle sembollerimiz yeterince güçlü değil.
Oysa bizim sembollerimiz çok uzaklarda değil; yüreğimizin tam ortasında, toprağımızın damarlarında saklı. Hazar Denizi bizimdir, Ceyhun ile Seyhun bizim masallarımızda akar. Fırat ve Dicle, bin yıllardır türkülerimizde çağlar. Ağrı Dağı, Tanrı Dağları, Altaylar; sadece taş, toprak değil, milletimizin omurgasıdır. Bozkırlar, yaylalar, ovalar; atalarımızın nal sesleriyle yoğrulmuş kutsal mekânlardır.
Ve hepsinden öte vatan vardır… Toprağın adı değil, üzerinde yaşanan hatıraların, şehit kanının, alın terinin adıdır. Vatan, uğruna susuz kalınan, aç yatılan, ama asla terk edilmeyen yerdir.
Ne yazık ki bugün bu semboller, bazıları için sadece coğrafya bilgisinin sayfalarında kalmış. Hazar Denizi’ni haritada arıyoruz, Ceyhun’u yalnızca bir tarih kitabında okuyoruz. Oysa bu isimler, bizim varoluş hikâyemizin şifreleridir. Onları unutan, yavaş yavaş kendini unutur.
Artık bu sembolleri yeniden sahiplenme vakti gelmiştir. Bayrağımız gibi, İstiklal Marşımız gibi, bu toprakların her taşı, her ırmağı, her dağı gönlümüzde yerini almalıdır. Çünkü millet, sembolleriyle yaşar. Sembollerini kaybeden milletin, ruhu da yavaş yavaş silinir.
Biz Türk’üz… Unutmayalım, hatırlatalım, yaşatalım. Çünkü bizim sembollerimiz, bizim istikbalimizdir.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: