Türkiye’de Ege Adaları meselesi üzerine ne zaman bir tartışma çıksa, kulaktan dolma bilgilerle yürütülen yersiz bir Lozan polemiği de hemen gündeme gelir. Oysa bu konu hamasetten değil, arşivlerden beslenmelidir. Gerçekler belgelerde saklıdır.
Bugün kamuoyunun büyük bir kısmı “12 Adaları Lozan’da verdik” şeklinde bir ezbere inandırılmış durumda. Oysa bu iddia, tarihî gerçeklikle bağdaşmayan, temelsiz bir söylemdir.
Adalar Ne Zaman ve Nasıl Gitti?
12 Ada, 1912 yılında imzalanan Uşi Antlaşması ile Osmanlı tarafından İtalya’ya geçici olarak bırakılmıştır. Anlaşma metninde, savaş sonrası bu adaların geri verileceği belirtilmiştir. Ancak bu hüküm uygulanmamış, şartlara riayet edilmemiştir.
Aradan geçen birkaç yılın ardından, 1915’te imzalanan Londra Paktı ile bu adalar kalıcı olarak İtalya'ya bırakılmıştır. O dönemin siyasi zafiyetleri, askerî meşguliyetleri ve içerideki çözülmüşlük, bu tarihi kaybı beraberinde getirmiştir.
Bu gelişmelerin yaşandığı sırada henüz Türkiye Cumhuriyeti ortada yoktur. Dolayısıyla 12 Adaların elden çıkışı, Lozan’la değil, Osmanlı’nın son dönemindeki uluslararası anlaşmalarla ilgilidir.
Lozan’da Ne Oldu?
1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması, Mondros ve Sevr dayatmalarını geçersiz kılmış, yeni Türk devletinin sınırlarını çizmiştir. Ege Denizi'nde bazı küçük adalar Türkiye’ye bırakılmış, ancak 12 Adalar’ın statüsü daha önceden netleştiği için Lozan'da bu konu yeniden müzakere konusu olmamıştır.
Ne yazık ki halk arasında dolaşan yanlış bilgiler, Lozan’a yönelik gereksiz bir düşmanlık doğurmuştur. Oysa gerçek, çok daha farklıdır.
Bugün Ne Oluyor?
Asıl sorulması gereken soru şudur:
1923’te alınan ve Türkiye’ye bırakılan adalar ne oldu?
Son 10-15 yılda bazı adaların, fiilen Yunan kontrolüne geçtiği artık sır değildir.
Uluslararası anlaşmalar Türkiye lehine açık hükümler barındırmasına rağmen bu adalar sessizce boşaltılmış, karşı taraf lehine oldubittiler oluşmasına göz yumulmuştur.
Bugün Ege’de bazı adalarda Yunan askerleri devriye geziyor, papazlar ayin yapıyor, hatta mangal bile yakılıyor. Oysa bu adalar, birçok uluslararası hukukçunun görüşüne göre hâlen Türkiye Cumhuriyeti toprağıdır.
Tarih Bilinci ve Millî Hafıza
Tarih; sloganlarla değil, belgelerle yazılır.
Tarih; duyguyla değil, sorumlulukla taşınır.
Gerçekler eğilip bükülmeden milletle paylaşılmalıdır.
Ege Adaları meselesi, sadece birkaç kara parçasından ibaret değildir.
Bu mesele; bir milletin hafızasına, bağımsızlığına ve tarihine sahip çıkıp çıkamayacağının göstergesidir.
Bugün, geçmişi doğru okumadan geleceği inşa etmek mümkün değildir.
Tarihi çarpıtarak değil, yüzleşerek güçlü olunur.
- Ege, bizim denizimizdir.
- Adalar, bizim tarihimizin, coğrafyamızın ve kimliğimizin parçasıdır.
- Sahipsizlik, kayıptan daha büyüktür.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: