Bir önceki yazımda vergi ödemeden para kazanan, kazandığı paranın vergisini ödemeyen amatör müzik korolarının çalıştırıcılarından bahsetmiştim. Bu bölümdeki ikinci grup doğa sporcuları trekking gruplarının rehberleri…
Turizm sektöründe son yirmi yılda popülarite kazanmış oldukça rağbet gören alanların başında rekreasyon turizmi geliyor. Peki nedir bu rekreatif?
Yeniden yaratım anlamına gelen rekreatif sözcüğü, turizm niteliğine evrildiğinde insanların iş, kent yaşamı ve her türlü stresli ortamlardan uzaklaşarak kendilerini yenilediği aktivitelerin tümüdür. Bunlar kısa süreli (genellikle günübirlik ya da 1-2 günlük) etkinlikler olup, doğal ve yarı doğal ortamlarda yapılır. Rekreatif turizm örneklerinin bir kaçı şunlardır; trekking (doğa yürüyüşü), kampçılık, bisiklet turları, rafting, doğa fotoğrafçılığı vb.
İnsan bünyesine son derece büyük yararlılık sağlaması, stresi azaltması, beden sağlığına iyi gelmesinin yanı sıra; doğal ve kültürel farkındalığı artırması açısından önemlidir. Bu faaliyetler aynı zamanda sosyal bağları da güçlendirir. Bir turizm faaliyeti olması nedeniyle bu sektörden para kazanılması elzemdir.
Yazıya başlık olan vergi meselesi bu işin neresindedir?
Türkiye Dağcılık Federasyonuna kayıtlı toplam tescilli 957 Dağcılık ve Doğa Sporu kulübü vardır ve bunların 338 adedi faal durumdadır. Bunların içinde amatör/ yerel topluluklar, yüzleri hatta binleri bulan üye sayıları ile hatrı yadsınamaz bir sektör oluşturmuş durumdadır.
Trekking grupları bu işin ne kadarındadır?
Trekking grupları faaliyet gösterdikleri kentlere günübirlik uzaklıktaki doğal mekanlara (orman, dağ , vadi, yayla, ova, nehir, akarsu vb) sayıları 30-60 kişi arasında değişen doğa severlerin katılımıyla bakınız insanlar nasıl meta haline getiriliyor! Metalaşıyor! Kullanılıyor!
Trekking yapacak katılımcılar genellikle her pazar sabahı erken saatlerde büyük yolcu otobüsleri veya midibüslerle yürüyüşlerin yapılacağı yere gitmek üzere belli duraklardan alınıyorlar. Organizasyonu düzenleyen grup liderleri bu işi yılın her hafta pazar günleri hiç aksatmadan yapıyorlar. 2025 yılı bahar sezonunda Ankara’daki trekking günübirlik ücretleri 800 - 1100₺ arasında değişiyor. (henüz yaz ayı zamsız hâli) Bir ya da iki gecelik çadırlı kamplar kişi başı 2500₺-3500₺ arasında.
Ulaşım ve rehberlik gideri adı altında talep edilen bu paralar katılımcılardan otobüslerde toplanıyor. Iban kullanılmıyor ve ıban no isteyen katılımcıya: “Başımızı belaya sokma!” deniyor. Kim diyor: Yürüyüşü düzenleyen arkadaş. Kiminle başı belaya girmesin istiyor: “Maliye ile“
Yaklaşık 35-40 bazen 50 kişiden ortalama 1000’er ₺ topluyorlar ve bu kişiler otobüse ödediği ücret haricinde herhangi bir vergi ödemeden parayı cebe indiriyor. Her hafta sosyal medya hesaplarından yapılan yürüyüş duyurularında birkaç yıl öncesine kadar ücrete neler dahil başlığı altında; “katılımcılara herhangi bir kaza/ kayıp durumunda sağlık sigortası” yapıldığı yazıyordu. (bazı gruplarda) yürüyüşlere yıllarca katılmış biri olarak hiçbir sağlık görevlisinin trekking faaliyetine eşlik ettiğinive ekipman bulundurulduğuna şahit olmadım. Düşen şaşan karga tulumba otobüse götürülür yürüyüş bitene kadar perte çıkmış trekkingci otobüste diğerlerinin yürüyüşü bitirmesini bekler. Onca yılda onca vakıada hiç ambulans görmedik mesela.
Ödenen ücretlerin karşılığında fiş veya fatura da kesilmiyor. Kredi kartı / Banka kartı ile de ödeme kabul edilmiyor çünkü vergisiz kazanç sağlanıyor.
Cabbar cevval grup liderleri katılımcıları şöyle tembihliyor:
“Fiş fatura soranlara, ücret ödemiyoruz. Arkadaşlarla hafta sonu bir araya gelip yürüyüş yapıyoruz dersiniz!”
Doğa sporu yapmak isteyen insanlar bu yolla metalaştırılmış oluyor ve tıpkı müzik korolarına fatura almaksızın dokuz ay boyunca para ödeyen amatör koristler gibi sömürülüyor. Sormak/ sorgulamak yasak. Topluluklardan dışlanırsınız maazallah! Erken öten horozu ne yaparlarsa fatura sorana da onu yaparlar. Çıkıntı olma sus! Şarkını türkünü söyle! Ormanını yürü! Paranı öde ve sus! Sistem her iki tarafta da böyledir.
Doğaya yapılan saygısızlık ve verilen zarar başka bir boyutta kısaca ele alalım:
Kalabalık gruplar halinde ormana giriliyor. Outdoor botlar oldukça büyük ve sert yapılıdır. Yani şehirde kullandığımız basit spor ayakkabılar ve botlardan değildir. Bastığı yeri ezer geçer.
Kırk elli kişiden elbette sessizlik beklenemez. Gürültü had safhadadır. Elli kişi birden her hafta buldukları her doğal ortama dalıp, tüm tuvalet ihtiyaçlarını alelade herhangi bir ağacın dibinde, küçük bitki topluluklarının üzerinde, yeşillik yerlerde gideren insan soyu, şehirlerde sokak hayvanları için eylem yapan gruplarda yer alan tiplerdir. Bu iki yüzlülüğün yanı sıra acaba hiç mi bilmez bu insanlar o ormanın bir çok canlının evi olduğunu? Gürültü patırtı kahkaha sesleri, beğendiği çiçeği koparıp çantasına koyan, ağaç dallarına hunharca tırmanan, kentlerde kendine saygı bekleyen insandan başkası değil! Bir Pazar sabahı ansızın onlarca kişi kapınızı kırıp evinize girse, oraya buraya pislese ve ayakkabıları ile her yana bassa ne hissederdiniz ey trekkingciler? Madem doğayı seviyorsunuz neden doğayla empati kurmuyorsunuz?
Japonya’da ormana girmek için resmi kurumdan izin alınıyor ve ayakkabı üzerine kalın yapılı galoşlar giyilip orman yürüyüşü öyle yapılıyor. Avrupa Ülkelerinde ormanda yürüyüş yapılacak güzergahlar üzerinde doğal yapıya uygun mimaride konuşlanmış WC’ler var yani hiç kimse ağaç dibindeki börtü böcek yuvasına, solucanın kurdun üzerine dışkısını yapmıyor, kirliliğini temizlemek için ağacın yemyeşil canlı yaprağını koparıp kullanmıyor.
ABD başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde ormanlara girişler belli bir ücret karşılığında olabiliyor. Bunun yanı sıra doğa sporu grup liderleri gerçek anlamda bu işin eğitimini almış profesyonel olarak resmi makamlardan onaylı belgeleriyle doğa ve kamusal bilinçle hareket ediyorlar. Türkiye’de sertifikası en kolay alınan dal, hiç şüphesiz dağcılık ve doğa sporlarıdır.
Eğer varsa dağcı bir tanıdığınız: “Bi fotoğrafla T.C’ni atsana whatsapptan!” Sözü yeterlidir.
Sözün özü şudur ki: Bir alanda daha vergisiz kazanç sağlanıyor. Rakamsal olarak belirttiğim fiyatlar ve para akışından kabataslak bir hesap yaptığımızda rehberlik hizmeti adı altında grup liderlerinin aylık gelirleri (asıl işi dışında; ki çoğu memur/ işçi çalışanları ve emekliler) azımsanmayacak ölçülerde. Üstelik vergi ödemeleri de yok.
Haftanın her Pazar günü sabahı erken saatlerde şehir içinde, belli duraklarda yolcu otobüs ve midibüsleri, rengarenk outdoor giysili insanlar Maliye Bakanlığı, Gelir idaresi Başkanlığı ve trafik denetiminin dikkatini çekmeli artık! Doğayla bütünleşme adı altında doğanın her unsuru eziliyor, hor kullanılıyor ve yıpratılıyor. Bu açıdan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ve konu ile ilgili Orman Bölge Müdürlüklerinin ivedilikle harekete geçmesi ve ciddi yaptırımlar uygulanması gerekiyor. Konunun en kısa sürede TBMM’ne gelmesi gerekiyor.
Vergi adaleti ise amaç, buyrunuz size koskoca iki araç:
• Amatör müzik korolarında 9 ay boyunca toplanan faturasız aidat ücretleri (bknz Vergisiz Kazananlar-1-
• Her hafta sonu günübirlik trekking gruplarından kişi başı faturasız toplanan rehberlik ücretleri.
Hırsızlıkların siyasi partisi, boyutu, içeriği, kimlerin yaptığı, nasıl yaptığı kısacası hırsızlığın kutuplaştığı, her grubun benim hırsızım az çaldı dediği bir düzende; toplumsal kaygı güderek yukarıda belirtilen faturasız vergisiz kazançları da fark edelim, gerekli mercilere bildirelim…
Esen kalınız değerli okurlar.
Ayşe Gülçin İLHAN
21 haziran 2025
Yorumlar
Kalan Karakter: