Rönesans dönemi Avrupasının en etkili entelektüellerinden Erasmus’un 1509 yılında kaleme aldığı “Deliliğe Övgü” kitabını okumuştum yıllar önce. Kimdir Erasmus? ( 1446 – 1536 ) Hollandalı filozof, ilahiyatçı ve hümanisttir.
CHP eliyle ülkenin hırsız polis oyununa sahne olduğu şu günlerde o kitabı bir kez daha okumak gerekir diye düşünüyorum.
Kitap, delilik/akılsızlık kavramlarını kişileştirerek konuşturuyor. Toplumun, dinin, siyasetin ve bilim adamlarının ikircikli durumlarını kıyasıya eleştiriyor. Deliliği kutsayarak; insanların, toplumların ve kurumların ne denli çelişkili ve trajikomik olabildiğini ortaya koyuyor. Müthiş bir hiciv sanatı var eserde. İnce bir zeka, güçlü bir ironi ve entelektüel cesaretle yazılmış bu kitaptan söz etmenin yerinde olacağını düşünmekle birlikte “hırsızlığa övgü” siyasetinin baş aktörü ve hatta mucidi CHP’nin yeni eserine göz atmak istiyorum.
Evet … CHP’liler hırsızlığı kutsuyor!
19 martta patlak veren İmamoğlu’nun tutuklanma süreci ile başlayan CHP’li yerel yönetimlerin özellikle Büyükşehir Belediyelerinin hemen hemen hepsinde eş zamanlı aynılık gösteren hırsızlık yolsuzluk rüşvet usülsüzlük ve liyakatsizliklerle baş gösteren bir dizi gözaltılar, tutuklamalar ve ard arda gelen açıklamalar…
Peki neydi bu açıklama denilen şeyler?
CHP’nin uzun yıllardır benimsediği sönük muhalefeti ve silik Genel Başkanlarının dillerine pelesenk olmuş Hak Hukuk Adalet söylemleri son olaylarla konu ve kişi sınırlamasına uğradı. Konular CHP’nin işine geldiğince daraltıldı, yolsuzluklardan tutuklananlar milli kahraman, Cumhuriyet neferi, Atatürk’ün evlatları ilan edildi. Aslında kısaca şu denildi: “Çaldıysa çaldı, ne yapalım yani. İktidarın çaldıklarına bakın siz. Durun daha biz yeni başladık, devenin kulağını ancak götürebildik!” Yavuz CHP ev sahibini bastırıyor bu durumda.
CHP’li “masum” partili tabandan bahsetmek istiyorum. Masum diyorum çünkü yazının başında bahsi geçen Erasmus’a ince bir gönderme olsun istiyorum. Hani deliler ve akılsızlar kendilerini övüyordu ya biz de övelim sözde masumları.
Parti yöneticilerinin kendi aralarında konuşurlarken; “seçimlerde falan lazım oluyor bunlar, ayak takımı!” Dedikleri masum CHP neferleri büyükçe bir gruptur. Parti Merkezine bir kez olsun adım dahi atmadan elli yıl partiyi destekler, can hıraş savunur, seçim zamanı en zor koşullarda dahî sokaklarda bildiri dağıtır, afiş asarlar. Eğitim durumları ise en yükseği lise mezunudur. Bir kuruma herhangi bir şikayet dilekçesi yaz deseniz yazamazlar. Ama sağa sola bağırmada, çemkirmede dereceye girerler. Ceplerinde yemek paraları olmaz, kılık kıyafet dökülür ama her fırsatta baş örtüsüne saldırırlar, “laik” demeyi bile bilmeden “burası lâyık Türkiye!” Diye bas bas bağırırlar.
Onca emek karşılığında aldıkları en büyük ödül seçimlerden sonra belediyenin tahsis ettiği otobüslerle günübirlik gezilere gitmektir hem de kumanyalı. Üstelik içecekler de belediyeden, yani her şey bedava. Yolculuk esnasında “Parlaaa!” Diyerek şarkı türkü çığırırlar. Daha ne olsun değil mi? Ederi kadar değer gören CHP’li nevrotik neferler! Ayak takımının ayakları yerden kesik bu durumda. Atatürkçülüğü kimseye bırakmaz bu ekip. Atatürk sadece onların, Anıtkabir zaten onların ve onlardan olanın. Atatürk ilkelerini say deseniz sayamazlar. İlkelerle inkılapları ayırt edemezler. Devrimciyiz derler ama literatüre geçmiş tek bir devrim kitabı bilmezler. Nutuk atmayı çok severler ama Atatürk’ün yazdığı Nutuk hiç kapağı açılmadan durur evin baş köşesinde.
Onlarla aynı fikirde olmayanlara saldırmak uzmanlık alanlarıdır. Hele son zamanlarda ortaya çıkan CHP’nin kadrolaşmış hırsızlarına tek laf etmedikleri gibi Erasmus usulü “Hırsızlığı överler!”
Bu tehlikeli bir hâldir, evrensel boyutta ahlaki ve siyasi normlarda tüm dinlerde ve inançlarda hırsızlık kötüdür, yasaktır suç kapsamındadır ve cezai yaptırım gerektirir. O halde bir suçu öven de o suçu işleyen kadar suçludur. Kanun da suça övgüyü cezalandırır.
CHP’nin arsızca savunduğu “hırsız bizdense sorun yok!” Mantığı toplumsal çürümeye açık davetiyedir ve bu şuursuzluğun parti tabanından Genel Başkanına kadar yansıması ibretliktir.
Hırsızlığı normalleştiren, hırsızı kutsayan ve onurlandıran, görmezden gelen yok sayan bu CHP tabanı bir anda hukuki literatürü kullanmaya başladı. Konuya hakimler yani. Öyle güçlü bir entelektüel yapıları varmış gibi oyuna devam.
Az önce bahsettiğim ayak takımı diye nitelendirilen grup, 30 Belediye Bürokratının itirafçı olduğu, belediye başkan yardımcısının makam odasına yapılan baskından yayınlanan kamera görüntülerinde baklava kutularından çıkan binlerce euroluk rüşvetin canlı belgesini, para sayma makinalarının görüntülerini, banka dekontlarını, ardı arkası kesilmeyen birbirini ispiyonlayan CHP’li Belediye görevlilerini ve daha binlerce belgeyi sırf CHP’li oldukları için yok sayıp görmezden gelip en sonunda normalleştirip kutsamaktadırlar.
Bunların hiçbiri, hatta hiçbir ahlaksızlık ayak takımını etkilemedi. Çoğu lise mezunu bile olamayan bu güruh, tüm cahil cesaretleri ve azgın dominant tavırlarıyla : “Masak raporu yok! İddianame de hazır değil! Ortalıkta hırsızlık falan yok asla yok yapmaz CHP’liler! Bunların hepsi komploya kurban gidiyor! Yetişin a dostlar! Hak Hukuk Adalet! Nerde Millet Nerde Devlet?! Çünkü şu an bize lazım !”
Masak’ın açılımı ne diye sorulduğunda yanıt veremiyorlar. Çünkü bilmiyorlar. Yüzlerce sayfalık rapor yayımlanıyor bu sefer de “yalan o yalan düzmece” diyorlar. O çok arzu ettikleri İddianameler hazırlanınca “yargı bağımsız değil danışıklı dövüş! Yetişin a dostlar hak hukuk adalet!”
Durum bu minvalde ilerlerken ülkeyi boykota, sokak eylemlerine, LGBT’nin olağanlaştırmasına ve hırsızlığı normalleştirip hırsızı kutsamaya varacak derecede kaosa sürüklemeye devam ediyorlar.
Makamında polis baskınına uğramış baklava kutusunu baklava zanneden Belediye Başkan Yardımcısı gözaltına alındıktan kısa süre sonra itirafta bulunuyor, “evet çaldım, yaptığım şey rüşvet ve irtikap!” Diyor. Yani hırsızlığı kabul ediyor. Peki Masak meraklısı ayak team ne yapıyor? İrtikapın anlamını bile bilmiyor. [ TCK m. 250. Bir kamu görevlisinin, görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak bir kişiyi kendisine rüşvet vermeye zorlaması, o kişiden haksız çıkar sağlaması irtikap suçudur.]
Manavgat Belediye Binası ve İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde eylem yapıyorlar : “Yetişin a dostlar! Hak Hukuk Adalet! Hırsızımıza hırsız diyorlar! Bir de tutukluyorlar!” Hırsız kendi hür iradesiyle itirafçı olup “ben hırsızım” diyor ama bunlar inanmıyor. Ey Erasmus gel de gör övgü neymiş?! Yazdığını silersin bu ülkede.
Uzun yıllar boyunca iktidar olamamış, basma kalıp muhalif söylemlere alışmış ve kendi seçmen tabanında da bu haliyle kabul görmüş bir CHP’den söz ediyoruz. En büyük ve önemli seçim vaadi olan yolsuzlukları ve hırsızlıkları bitirme / yok etme/ hesap sorma programlarının gerçeklikten ne denli uzak olduğunu oynadıkları başarısız oyunda görmüş olduk. CHP Türkiye siyasi tarihine yeni bir usül getirdi, yeni bir üslup. “Hırsızlığa Övgü Siyaseti” ... Geçmişte, “benim memurum işini bilir!” diyen Özal’a şiddetle karşı çıkan CHP! “Biz yaptık oldu!” diyen siyasilere karşı çıkan CHP! … Ne oldu? Sizinkiler beyaz hırsız mı? Hak Hukuk Adalet Demokrasi Özgürlük Eşitlik sadece size göre ve sizin belirlediğiniz bencil sınırlarınız içinde mi geçerli oluyor? Sizin hırsızlara adalet işlemez mi? Yoksa bir arslan miyav mı dedi?
Ülkemiz siyasi tarihinden ders alıp bugünün kaosunu iyi özetlersek tüm siyasi partiler için şu sonuca varabiliriz:
Ahlakın siyaseti, siyasetin ahlakı olmalıdır.
Esen kalınız değerli okurlar.
11 temmuz 2025
Ayşe Gülçin İLHAN
Yorumlar
Kalan Karakter: