Bugün İstanbul'un 29 Mayıs 1453 yılında Fethi'nin yıl dönümü.1453 yılında gerçekleşen İstanbul'un Fethi, yalnızca Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletmekle kalmamış, aynı zamanda İslam tarihi ve medeniyeti açısından da derin izler bırakmış önemli bir dönüm noktasıdır. Bu fetih, İslam dünyasında siyasi, kültürel ve toplumsal açıdan pek çok etkiye yol açmış; Anadolu ile Balkanlar’da kalıcı dönüşümler başlatmış; modern dönemde de yankılarını sürdürmüştür.
İstanbul'un Fethi, Osmanlı Devleti'nin kudretini pekiştiren ve İslam dünyasında yeni bir siyasi düzenin başlangıcı sayılan önemli bir olaydır. İstanbul’un alınması, doğu ile batı arasında stratejik bir köprü kurarak, Osmanlı’nın sadece Anadolu ve Orta Doğu’da değil, Avrupa’nın kalbinde de etkili bir güç olmasını sağlamıştır. Fetih, İslam coğrafyasının şeref ve güven simgesi olurken, Müslüman devletler arasında birlik ve dayanışma ruhunu da zaman zaman yeniden alevlendirmiştir.
Çağdaş tarihçiler, İstanbul’un Fethinin sadece askeri bir başarı olarak kalmadığını, aynı zamanda İslam dünyasındaki siyasi dengeleri yeniden düzenleyen stratejik bir hamle olduğunu belirtirler. Bu hamle, birçok İslam devletinde merkeziyetçilik gibi yapısal değişikliklerin ve modern devlet anlayışlarının temellerine katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda, fetih sonrası kurulan yönetim sistemi, adalet, eğitim, kültür ve ticaret alanında örnek teşkil eden uygulamalarla İslam medeniyetine yeni bir soluk getirmiştir.
İstanbul'un Fethi, İslam medeniyetine büyük katkılar sunan bir sürecin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Fetih sonrasında, İstanbul sadece bir başkent olmanın ötesinde, farklı kültürlerin, dinlerin ve etnik grupların bir arada yaşadığı kozmopolit bir kent haline gelmiştir. Bu durum, zamanla hem İslam dünyasında hem de dünya medeniyetinde kültürel etkileşimi zenginleştirmiştir.
Osmanlı sarayının ve dönemin muhafızlarının, bilim, sanat ve edebiyat alanında yaptığı yatırımlar, İstanbul’un zaman içinde bir kültür başkenti konumuna yükselmesinde kritik rol oynamıştır. Bu gelişme, müzik, minyatür sanatı, mimari ve edebiyatta kendini gösterirken, İslam ilmi ve felsefesine de yeni perspektifler kazandırmıştır. Fetih sonrası kurulan eğitim kurumları ve medreseler, İslam dünyasının entelektüel kapasitesinin artmasına vesile olmuş; bu durum, modern dönem İslam dünyasının gelişiminde de referans alınan siyasi ve kültürel modellerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
İstanbul’un Fethinin en dikkat çekici sonuçlarından biri de Anadolu ve Balkanlar’daki sosyo-kültürel dönüşümlerdir. Anadolu’nun dört bir yanında, yeni Türk düzeninin yerleşmesiyle, yerel halk ile İslam medeniyetinin birleşimi, kendine özgü bir kültürel sentezin oluşmasına neden olmuştur. Bu sentez, mimari, yemek kültürü, müzik ve geleneksel sanatlarda görülen benzerlikler ve ortak motifler aracılığıyla günümüze kadar uzanmıştır.
Benzer şekilde, Balkanlar’da Osmanlı yönetiminin etkileri, sadece siyasi sınırlar üzerinde bırakılan izlerle sınırlı olmayıp, bölgedeki dini ve kültürel yaşamı da derinden etkilemiştir. Osmanlı döneminde yerleşik olan Müslüman nüfusun varlığı, günümüzde Balkanlar’daki çok kültürlülüğün ve dini çeşitliliğin önemli bir göstergesidir. Bu süreç, Avrupa’da İslam coğrafyasına dair algıların şekillenmesinde ve İslam ile Batı arasında belirli bir diyalog biçiminin oluşmasında da etkili olmuştur.
Modern tarihin seyrine baktığımızda, İstanbul’un fethinin yalnızca ortaçağ olayları arasında kalmadığı; modern siyasi ve sosyal yapıların temellerinde etkili olduğu görülebilir. Osmanlı İmparatorluğu'nun çok uluslu yapısıyla kurduğu model, modern çok kültürlü ve çok dinli toplumların oluşumuna ilham vermiştir. Bu yönüyle, İstanbul'un Fethi, günümüzde bile uluslararası ilişkilerde, kültürel diyalogda ve dini grupların birbirleriyle karşılaşmalarına ve karşılıklı birbirleriyle fikir alışverişinde bulunmalarına zemin hazırlamış, farklı yaklaşımlar arasında hoşgörünün sağlanmasında önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Çağdaş tarh araştırmacıları, İstanbul’un Fethinin modern devlet sistemlerine yansıyan unsurlarını tartışırken, bu olayın, modern demokrasi, hukuk ve kamu yönetimi alanlarında da etkili olduğunu vurgularlar. İslam dünyası için, fetihten sonra geliştirilen idari yapıların, günümüzün modern devlet anlayışında kendine yer bulduğu; hukuk sistemlerinin, eğitim politikalarının, hatta kent planlaması gibi alanlarda bile izler taşımaktadır. Bu anlamda fetih, sadece tarihsel bir dönemeç değil, aynı zamanda modern dünyanın inşasında da önemli rol oynamıştır.
Günümüz tarihçileri, İstanbul’un Fethini incelerken, bu olayın hem askeri stratejiler arasındaki üstünlüğünü hem de uzun vadeli sosyo-kültürel etkilerini değerlendirmektedir. Bazı tarihçiler, fetih sonucunda oluşan kozmopolit yapının, modern şehircilik ve kültürel etkileşim modellerine ışık tuttuğunu belirtirken; diğerleri, bu başarının İslam dünyasında yeniden dirilen bir medeniyet anlayışını simgelediğine işaret etmektedir.
Araştırmalar, İslam medeniyeti içinde merkeziyetçilik, bilim ve sanatın desteklenmesi, eğitimde yapılan reformlar ve toplumsal yapının yeniden yapılandırılması gibi alanlarda fetihten alınan derslerin, modern dönem İslam ülkeleri tarafından da örnek alındığını göstermektedir. Bu bağlamda, İstanbul'un fethinin, İslam tarihinin seyrinde yalnızca askeri bir zafer olarak değil, aynı zamanda medeniyetin yeniden doğuşu ve modernleşmeye giden yolda önemli bir mihenk taşı olarak değerlendirildiği söylenebilir.
İstanbul'un Fethi, tarihimiz açısından gurur kaynağı olan büyük bir başarıdır. Ancak bu fetihle ecdadımızın İstanbul'da inşa ettiği kültürel ve mimari yapının korunması, her şeyden daha önemlidir. Özellikle Fatih Sultan Mehmet Han’ın genç yaşta Batı dillerini ana dili gibi konuşması, edebiyat ve sanatta önemli bir yere sahip olması, bizim için önemli bir örnek teşkil etmektedir. Çok yönlü, nitelikli ve cesur bir devlet adamı olarak yetiştirmenin önemi daha iyi anlaşılıyor. Bu yönüyle İstanbul'un fethi,geçmişe olan bağlılık ve geleceğe dair vizyon geliştirme açısından son derece değerlidir.
Fatih Sultan Mehmet Han'ın bu birikimi, ecdadımızın nitelikli insanları yönetici olarak yetiştirme başarısını gözler önüne sermektedir. Bu nedenle, geçmişin başarılarını yalnızca hamasi bir bakış açısıyla öne çıkarmak yerine, geleceğe yönelik olarak alarak, Fatih Sultan Mehmet'in misyonuna uygun bir şekilde çalışmak ve çocuklarımızı bu doğrultuda yetiştirmek en önemli görevimiz olmalıdır.
Diğer taraftan, İstanbul’un fethini yalnızca gemilerin karadan denize ulaştırılmasını ve bu olağanüstü başarıyı öne çıkararak değerlendirmek, tarihi anlamda kısıtlayıcı bir yaklaşım olacaktır. Fetih, sadece maddi olaylarla sınırlı değil; gönüllerin fethedilmesi, bir beldenin fethinin ön koşuludur. Ecdadımız, fethedilecek yerlerde, o dönemin koşullarında tekkeler kurarak halkın gönlünü kazanmış, İslam'ın korkulacak bir şey olmadığını, aksine insanların selameti için gönderilmiş bir din olduğunu birebir yaşatayarak göstermişlerdir.
İstanbul, dışarıdan gemilerle fethedilmiş gibi görünse de, içten fethedilmeden gerçek bir fethin mümkün olmadığını unutmamalıyız. Bu yüzden, Fatih’in misyonuna uygun, aydın, cesur ve çalışkan devlet adamları yetiştirmek için eğitim sistemimizi gözden geçirmemiz gerektiği gerçeğini unutmamalıyız.
Sonuç olarak, İstanbul'un fethi, İslam dünyasının siyasi yapısını değiştiren, medeniyetine yeni ufuklar açan ve bölgesel dinamikleri şekillendiren bir olay olarak ön plana çıkmaktadır. Modern zamanlarda da, bu tarihi miras, hem akademik alanda yapılan tartışmaların konusu hem de toplumların kendilerini yeniden keşfetmelerinde bir ilham kaynağı olarak varlığını sürdüren önemli bir semboldür.
İstanbul, Bizans’ın işgalinden kurtarılıp İslam beldesi haline getirilmişken, bugün yaşanan olumsuzluklar, şehrin kültürel yapısındaki deformasyonlar göz önüne alındığında, İstanbul'un yeniden fetih ruhuyla temizlenmeye ve belki de yeniden fethedilmeye ihtiyacı olduğu söylenebilir.
Nevzat Öztürk
Yorumlar
Kalan Karakter: