Araştırmacı Gazeteci: Şefik Arman
ÖZEL HABER - Türkiye, yine büyük bir acıya boğuldu. Metan gazı faciasında görev başında şehit düşen 12 askerimizin ardından ülke genelinde tarifsiz bir hüzün yaşanıyor. Ciğerimizi yakan bu elim olay, yalnızca aileleri değil, 85 milyonun yüreğini dağladı. Ancak yaşanan bu milli acıya rağmen, kamuoyunun ortak beklentisi olan “ulusal yas ilanı” hükümet tarafından karşılıksız bırakıldı. Bu durum, sadece bir eksiklik değil, aynı zamanda vicdanları kanatan bir ihmalkârlık olarak görülüyor.
YAS NEDEN İLAN EDİLMEDİ?
Bu sorunun cevabı bugün her vatandaşın dilinde. Terör saldırılarında, doğal afetlerde ve toplu şehit haberlerinde geçmişte defalarca ulusal yas ilan edildi. Hatta yurt dışında yaşanan trajedilere bile resmi tepki olarak yas ilan ettiğimiz oldu. O halde bu kez neden olmadı? 12 Mehmetçiğin toprağa verildiği, bayrakların al kanla boyandığı, ailelerin ağıtlarla yandığı bir günde, devletin yas ilan etmemesi kamuoyunda ciddi bir kırgınlık oluşturdu.
Bazı kesimlerde bu kararın “gündemin dağılmaması” veya “siyasi hassasiyetlerin gözetilmesi” gibi gerekçelerle alındığı öne sürülüyor. Ancak bu açıklamalar ne acıyı hafifletiyor ne de milletin vicdanını rahatlatıyor.
SESSİZLİK, UNUTKANLIĞIN HABERCİSİ Mİ?
Devletin her kurumuyla bu tür felaketlerde ilk refleksi, milletle birlikte yas tutmak olmalıdır. Çünkü şehitler sadece bir ailenin değil, tüm milletin evladıdır. Şehit düşen askerlerimiz bir mağarada, görev başında hayatını kaybetti. Bu bile başlı başına milli bir yastır. Lakin bu olayın ardından resmi makamların sergilediği “ölçülü sessizlik”, vatandaşın gözünde adeta bir kayıtsızlık olarak algılandı.
Gerek sosyal medyada, gerekse sokakta halkın büyük bölümü tek ses: “Yas ilan edilsin!”
Ancak iktidar cephesinden ne bir açıklama geldi ne de bir yas kararı. Acaba bu sessizlik, sorumluluğu paylaşmaktan mı kaçınmak, yoksa milletin reflekslerini bastırmak mıdır?
ACIYA ORTAK OLMAK BİR SİYASİ TERCİH DEĞİL, İNSANÎ SORUMLULUKTUR
Yas ilanı, sadece sembolik bir uygulama değildir. Toplumun birlik duygusunu pekiştiren, ortak acılarda birleşmenin bir göstergesidir. Şehitlerin arkasından suskun kalmak, sadece onları değil, onların taşıdığı kutsal görevi de görmezden gelmek anlamına gelir.
İktidarın böylesine sarsıcı bir olay karşısında yaş ilan etmemesi, toplumda yalnızlık duygusunu pekiştirmiştir. Devlet-millet bütünlüğünün en çok ihtiyaç duyulduğu bu dönemde sergilenen bu yaklaşım, siyaset üstü bir vicdan muhasebesi gerektiriyor.
SONUÇ YERİNE:
Şehitlerimizi dualarla, gözyaşlarıyla uğurluyoruz. Ancak bu defa içimizde bir başka sızı var: Sahipsizlik hissi. 12 can toprağa verildi, ama devletin tepesi bu acıya kamuoyu nezdinde ortak olmadı.
Bu yazı, sadece bir eleştiri değil; aynı zamanda milletin ortak vicdanının sesi olma niyetindedir. Çünkü şehitlerimiz bunu fazlasıyla hak ediyor.
Unutmayalım: Şehitlerine sahip çıkmayan bir millet, kendi yarınlarına da sahip çıkamaz.
Yorumlar
Kalan Karakter: