MUTLU KÖY DOĞA SAVAŞÇISI - FEHMİ DUMAN
Bundan seksen yıl kadar önce Samanlı Dağlarının meşe ve çam orman-larıyla kaplı tepeleri arasında bir vadi uzanıyordu. Buradan geçen Mutlu Dere’nin suları,vadinin ortasında kurulmuş olan Mutlu Köy’ün topraklarına can vere vere Sakarya Nehrine doğru akıp gidiyordu. Dere boylarında söğütler,ılgınlar, çınarlar, vadi yamaçlarında çam-lar, köknarlar, akasyalar,ıhlamurlar, büyüyüp gelişir ,boy boy sar-maşıklar, yaban asmaları göklere doğru yükselen ağaçlara dostça sarılırlar,onlarla içiçe yaşarlardı.
Mevsimi gelince erguvanlar,ladenler,fundalar,kekikler ve meyve ağaçları renk renk çiçekler açar; bal arıları çiçekten çiçeğe konarak köylüler için petek petek bal yaparlardı. Başka bir mevsimde erikler,böğürtlenler,üzümler olgunlaşır,bağlar bahçeler arasında bazen bir çalı kuşu,bazen da bir şafak bülbülü çevreye ezgiler saçarlardı. Bu kuş sesleri,ılık bir kış gününde bile arı vızıltıları, horoz ötmeleri ve koyun keçi melemeleri ile doğaca kaynaşır, insan ruhunu okşayan bulunmaz bir birlik oluştururlardı.
Mutlu Vadi’nin ormanlarında alageyikler, karacalar, tavşanlar dola-
şır,yamaçlarında keklikler,bıldırcınlar,yaban güvercinleri alay alay uçar, derelerinde sazanlar, alabalıkları yüzerdi. Köyün çevresinde “zararlı”diye bilinen ,ama gerçekte kendilerine özgü görevleri ve doğal dengenin sürdürülmesinde bir çok yararları olan hayvanlar da vardır. Kümeslere kur yapan tilkiler,ekin tarlalarına saldıran yaban domuzları otlaklardaki başıboş gezen evcil hayvanlara ara sıra Saldıran kurtlar,ayılar,sırtlanlar ve öteki etoburlar bunlardan bir kaçıydı.
Ve nihayet Mutlu Vadi’ de yüzyıllardır yaşam kavgası veren mutlu
köyün halkı vardı. Vadi tabanındaki bereketli toprakları ekip biçer-ler,tarım,hayvancılık ve arıcılıkla geçinirlerdi. Köyde avcılıkta yapar-lar, av hayvanlarını mevsiminde, mertçe ve yiğitçe avlarlardı. Ayrıca bahar aylarında,Mutlu Dere’de bol bulunan sazanları,o yöreye özgü ve ancak büyük balıkları tutan tuzaklarla yakalarlar,komşu köyle-re bile balık satarlardı
Altmış yıl kadar önce Mutlu Köy’e ilk orman yolu ulaşır. Yüzyıllardır değerlendirilemeyen orman ürünleri değerlendirilecek ülke ve köy ekonomisi canlanacaktır. Mutlu Köylü’ler çiftçilik yanında işçilik yapmaya başlarlar. Orman yollarını severek yaparlar. Sonra hektarlarca alanlardan ağaçlar kesilir. Yaşlılar giderecek, yerine yenileri dikilecektir. Ormancılık tekniği böyledir. Bu şaşmaz bir doğa yasasının gözetilmesidir.
Orman yolu, Mutlu Köy’den uygarlığa doğru açılan bir pencere olur. Vadinin av hayvanları ve av kuşları çevrede ün yaptığı için ova köylerinden Mutlu Vadiye avcılar gelmeye başlar. Gelen avcılar bu hayvanları kitleler halinde ve insafsızca avlanmakta, avcılığın mertlik ve soyluluğunu sanki daha çok öldürmekte bulunmakta-dırlar. Ayrıca bu avcılar bazen kaza ile bazen da bile bile yangınlar çıkmasına neden olmakta. Mutlu vadi ormanları cayır cayır yanmaktadır.
Bu arada köyde nüfusta artmaya başlar. Vadi tabanındaki tarlalar yetmemektedir. Vadi yamacındaki ormanlardan yeni yeni tarlalar açılmaktadır. Bir yandan her yıl olan yangınlar öte yandan da eğik yamaçlarda tarla açma işlemleri araziyi çıplaklaştırmakta toprak verimli üst tabakaların öbek öbek taşınmasına yol açmaktadır. Çok geçmeden beklenmedik zamanlarda düzensiz yağmurlar ,bunlardan da umulmadık şiddette seller olur.
Vadideki tarlalarda kurulu su motorları, su boruları,mevcut ürünü,arazideki hayvanları olan köylüler bu sellerde mallarını ve hatta canlarını kaybetmektedir. Vadideki düzlüklere yanan ve açma yapılan çıplak alanlardan getirilen taş,molozlarla dolmakta verimsiz ve kullanışsız hale gelmektedir. Köylüler topraklarını kaybettikçe ürünlerini arttırmanın yeni yollarını ararlar. Bir yandan yamaçlarda tarla açmalar sürüp giderken bir yandan da köye kimyasal gübreler gelmeye başlamıştır.
Vadi tabanındaki ve yamaçlardaki tarlalara her hangi bir ön bilgiye ve toprak incelemesine dayanmadan rasgele ve bol bol azotlu,fosforlu gübreler verilir. Köylüler bu ak tozdan çok hoşlanırlar. Çünkü ürünler birkaç yıl için birkaç kat artmıştır. Bu arada ormana yapılan olumsuz baskı da bir süre azalır. Mutlu köy halkı “yeşil devrimin” tadını çıkarmaktadır.
Hemen her aile bir su motoru, bir traktör sevdasına kapılır. Bir traktör sahibi olmak kişi için yaşadığı toplumda bir saygınlık ölçüsü sayılmaktadır. Ekilecek toprakları olmadığı halde evinin önüne traktör çeken yılın büyük bir döneminde süs olarak yatan traktörler vardır. Ancak ak tozların getirdiği mutlu günler de çok sürmez . Daha önce vadide hiç görünmeyen bilinmeyen çeşitten böcekler türemiş, ürünler yeniden azalmaya başlamıştır.
Böceklere karşı, yine rasgele ve bilinçsizce, bol bol ilaç serpilir. Onların çoğu ölür ama,bir yıl sonraki böcekler daha dayanıklı olarak ortaya çıkar. Köylüler ilaçların miktarını arttırmaya, tarlalara da sık ilaç serpmeye, daha çok masraf yapmaya başlarlar. Gittikçe artan miktardaki ilaçlar zararlı böceklerle birlikte, toprakta bulunan yararlı toprak canlılarını da kitleler halinde öldürmektedir. Bu canlılar olmayınca toprak havalanamamakta, hasattan sonra kalan tarlada kalan bitki parçaları çürüyüp ayrışamamaktadır.
Tarlada biriken hasat artıkları ateşe verilip yakılır. Daha önceki ilaçlara dayanıp yaşayabilmiş olan bir çok yararlı toprak canlısı bu kez yakılarak öldürülür. Şimdi böceksiz olan toprak, bir toz ve kül yığınından başka bir şey değildir. Ayrıca yakma sırasında ortaya çıkan yüksek sıcaklık nedeniyle toprağın bir çok fiziksel ve kimyasal özelliği de bozulur. Bu arada böcek ilaçlarının doğrudan etkisiyle bir çok köylü de ölür.
Kimisi ilacı tarlada nasıl kullanacağını bilmediği, kimisi onu sıvı yağ sanıp yemek yapmakta kullandığı, kimisi de parazit böceklerden korumak için sırtını başını ilaçladığı için hayatını kaybetmiştir. Daha önce suları koca bir sünger gibi tutan pınarlara suyu hesaplı ve düzenli veren ormanlar yok olunca, Samanlı Dağlarının en gizli köşelerine kadar incecik kan damarları gibi giren şırıl şırıl derecikler artık durmuştur. Kesilen ağaçların yerine dikilen fidanlar korunam-amış, yangınlar önlememiş, dere yatakları örülememiş sel kapanları yapılmamıştır. Mutlu dere atık bir “deli dere “ olup çıkmıştır
Eskiden uslu uslu akarken, şimdi kış ve bahar ayları boz bulanık, kan renginde ve başı boş akıp gitmektedir. Yaz aylarında ise akma-maktadır. Kuruyan pınar kaynaklarındaki asırlık çınar ağaçları, ölümün eşiğine getirilmiş bir yurt köşesinin tanıklığını yapan canlı anıtlar gibi, bütün görkemleriyle öyle durmaktadırlar. Çaresiz sıranın kendilerine gelmesini bekler gibi. Gençler Mutlu Dere’de tutamamaktadırlar. Kentli avcı köylüye dinamitle balık avlamasını öğretmiş, dinamitte çaydaki tüm tek ve çok hücreli canlıları, bunları yiyerek beslenen balıkları ortadan kaldırmıştır.
Deredeki doğal beslenme zinciri yer yer, koparılmış bozulmuştur. Boz bulanık akan sular suyun alt tabakalarına güneş ışığı ve oksijen girmesini engellemiş, bir çok yararlı su yosunu, su altı bitkileri yetişememiştir. Derelerde sular durgun ve cansızdır. Su üstünde yer yer biriken motor yağlarıyla öteki petrol artıkları, o güzelim vadinin tertemiz kanına bulaştırılmış kapkara lekeler halinde uzaktan bile parlayarak görülmektedir.
Mutlu Dere şimdi çöplük olmuştur. Her biri doğaca bir bir şekillendirilmiş renk renk dere taşlarının arası, onlara hiç uymayan teneke ve plastik torbalar, şişe kırıkları, eski lastik tekerlekler, lastik borularla dolmuştur. Onlar bu dünyada, bu vadide yenidirler. İnsanın ürettiği öteki bir çok yapay, kimyasal madde gibi, onları da parçalayıp çürütebilecek toprağa karıştırıp ortadan kaldıracak bakteriler, böcekler gelişmemiş, evrimleşmiştir.
Mutlu Köy de meyveler eskisi gibi yine çiçek açıyor, ama eskisi kadar bol meyve veremiyor. Çünkü bir çiçekten başka bir çiçeğe çiçek tozları taşıyarak, onların döllenmesini sağlayan, kısır kalmaların önleyen böcekler, arılar, kelebekler uçmuyor artık. Bal arıları baharın ılık havasından uçuşamaz, renk renk çiçeklerle kucaklaşamaz olmuşlar. Mutlu köyün halkı eskiden tenekelerle sattıkları ve “her derde deva”olan balı şimdi özlemle arıyorlar.
Mutlu Vadi’de ötüşen keklik alayları,şakıyan şafak bülbülleri kalmamış artık. Mutlu Köyün dağlarını ormanlar kaplamıyor,oralarda ala geyikler koşmuyor, karacalar zıplamıyor tarladan dönen çiftçinin, sürüsünü otlatmaktan dönen çobanın,oyundan dönen köy çocuklarının gözleri ışıldayarak birbirlerine anlatacak heyecanlı öyküleri yok artık. Mutlu Köy de köpekler havlamayı,kuzular melemeyi, horozlar ötmeyi unutmuşlar sanki.
Tarla kenarlarındaki ilaçlı otlarla beslenen gebe koyunlar ve inekler sık sık düşükler yapmakta. Yada hastalıklı bazen üç ayaklı, bazen de gözsüz,kulaksız yavrular doğurmaktadır. Zehirlenerek ölen kuşları, hayvanları yiyen kediler köpekler tek tek kaybolmakta, ölmektedirler. Pınarlar çekildikten ve dereler kuruduktan sonra Mutlu Köyün halkı içme sularını tarla ve köy aralarında kazdıkları kuyulardan sağlamaya başlar. Ancak bu kuyular, çevreden süzülüp gelen ilaçlı pis sularla kirlenmektedir.
Köylüler bu suları içtikleri ilaçlı sebze ve meyveleri rasgele yedikleri için Mutlu Köy de bilinmedik görülmedik hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Deri,göz,solunum yolları,karaciğer,böbrek,ruh ve sinir hastalıkları, inmeler, mide rahatsızlıkları, baş ağrıları artmıştır. Bu hastalıklara en çok mutlu köyün yaşlıları şaşarlar. Eskiden olduğu gibi sıtma yoktur. Mutlu Köyde verem yoktur. Ama uzmanları bile şaşırtan bu hastalıklar neden ileri gelmiştir! Mutlu Köy Mutsuz Köye dönüşmüş. Mutlu Vadi bir dertli vadi oluvermiş son 40 yıl içinde.
Mutlu Köy’ün Hikâyesi: Doğanın Cenneti Mutsuz Köye Dönüştü
Sakarya’nın Samanlı Dağları eteklerinde bir zamanlar doğayla iç içe yaşayan Mutlu Köy, yanlış tarım uygulamaları, bilinçsiz avcılık ve orman tahribatı nedeniyle adeta “Mutsuz Köy”e dönüştü. Yeşilin, berrak suların, kuş seslerinin yok olduğu köyde şimdi çevre felaketleri ve hastalıklar hüküm sürüyor.
Sakarya Nehri’ne hayat veren Mutlu Dere’nin kıyısında kurulu Mutlu Köy, 60 yıl öncesine kadar doğayla barışık bir yaşam sürüyordu. Ormanlarla çevrili vadide geyikler koşar, bülbüller ötüşür, derelerde balıklar yüzüşürdü. Köylüler tarım, hayvancılık ve arıcılıkla geçinir, balıyla ünlü Mutlu Köy çevresine örnek gösterilirdi.
Ancak orman yollarının açılmasıyla birlikte köye avcılar akın etmeye başladı. Kontrolsüz avcılık, orman yangınları ve tarla açmak için yapılan tahribat doğal yaşamı hızla yok etti. Kimyasal gübre ve ilaçların bilinçsizce kullanılması ise hem toprakları verimsizleştirdi hem de insan sağlığını tehdit eder hale geldi.
Zamanla Mutlu Dere kurudu, verimli vadiler sellerle doldu, arılar yok oldu. Bal üretimi durdu, kuşların ve hayvanların sesleri kesildi. İlaçlı otlarla beslenen hayvanlar düşük yapmaya başladı; kuşlar, kediler, köpekler zehirlendi. İçme suları da tarım ilaçlarıyla kirlenince köyde bilinmeyen hastalıklar görülmeye başladı.
Bugün Mutlu Köy, adını aldığı mutluluğu kaybetmiş durumda. Bir zamanların yemyeşil vadisi artık “dertli bir vadi”, Mutlu Köy ise doğayla bağını koparmış, hastalıklarla boğuşan bir köy olarak anılıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: