İnci Salar

İnci Salar

Araştırmacı Yazar Siyasi Analist
[email protected]

TÜRKİYE 2. ÇEYREKTE %21.7 BÜYÜDÜ AMA...

18 Eylül 2021 - 19:35



Dün açıklanan yeni verilere göre Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte reel olarak % 21,7 büyüyerek bir rekora imza attı.
İlk çeyrekte de %7 büyüyerek, büyümede dünyada 3. Avrupa'da 1. olmuştu. 
Yazımın başlığını Türkiye büyüdü ama diye attım, şimdi bu Ama'ları bir bir açalım. 
Bilindiği gibi Türkiye 2020 verilerine göre Dünya Ekonomisi Nominal fiyatlara göre 19. sırada yerini bularak G-20 zirvesi içinde yerini korudu. Hatta satın alma gücüne göre de 13'ncü sırada yer buldu. 
Buraya kadar herşey çok güzel, gelin görün ki kişi başına düşen milli gelir sıralamasında ise Türkiye 74. sırada. Şimdi bu makus talihi yaşayan ve G-20 içinde olan sadece Türkiye değil. G-20'de olup, kişi başına düşen milli gelirde Türkiye'den beter durumda ülkeler var. Örneğin, Brezilya, Arjantin, Hindistan,Endonezya, Meksika, Çin gibi..
Ülke ekonomisinin varlığı kişi başına düşen gelir ile ortak entegrasyon içinde olmayabiliyor, gelir eşitsizliği, paranın dağılımındaki dengesizlik bunun göstergesi. 
Ülke Ekonomisi iyi seyirde giderken, bu iyimserlik vatandaşın cebine girince altı üstüne geliyorsa yani bu dengesizliği açıklayacağımız teori ancak enflasyon olabilir. 
Bunu da şöyle tanımlarsak, TL'nin başat dövizler karşısında değersizliği. 
Yani Milli gelirde 19.yuz, TL değerinde 74.yüz. 

Bunu yaratan baş kırılganlık ve sorunsalın sebebi Dışa bağımlılıktır. 

Türkiye üzerinde oynanan Dolar, Euro manipülasyonları karşısında TL değer kaybedince enflasyon oluşturarak vatandaşın cebindeki parayı bir miktar daha eritiyor. Bunu da şöyle açıklarsak; piyasada zam gören mamüllere gerekçe olarak, "Ben de ham maddesini dolar üzerinden alıyorum" cevabıyla karşılaşıyoruz, milli gelirini dolar üzerinden almayan vatandaş da bu sayede enflasyon kıskacına takılıyor. 
Peki o halde şimdi biz ne yapmalıyız ki TL'nin değerini yükseltip kişi başına düşen milli gelirde 74. sıradan üst sekmelere yükselebilelim. 
Tabiki ilk Ekonomik politikamız Dışa bağımlılığı azaltmakla başlamalı. Devlet düzeyinde dışa bağımlılığın ilk kalemi her zaman enerji bağımlılığı olmuştur. Çok şükür ki İnşallah 2023 yılında doğalgaz ve petrol rezervlerimizle bu yükten büyük ölçüde kurtulup TL'yi rahatlatacağız.. Serbest Piyasa, üretim sorunsalında ise almamız gereken önlemler ise çok açık; 
Dolar karşısında kırılgan para birimimizi boğan üst sebep üretimde dolara bağımlılığımız ise bunun üzerine yoğunlaşmamız gerekir. Nasıl ki, zammı basan üretici ham maddeyi dolar ile alıyoruz diyorsa bunu önlememiz gerekiyor. 
Ağır sanayiye ivedilikle yan sanayi oluşturmalıyız. 
Örneğin, deterjan fabrikası hangi ham maddesini dışarıdan dolar bazında alıyorsa o maddeyi de artık biz yan sanayide üretmeliyiz.. 
İktidar çok geniş bir fizibilite çalışması başlatacak tüm üretim ve sanayi pazarından dışarıdan aldıkları ham maddenin listesini temin edecek ve o kalemlerin üretimi için yan sanayi hatta atölye işletme teşvik primleri verecek. 
Genel üretimde yerlilik oranını %80'lere çıkarabilirsek dahi ancak bu kırılganlıktan kurtulabiliriz. 
O zaman döviz üzerinden oynanan oyunlar tutmaz ve TL değerinden birşey kaybetmez. 
Öz paramızı ancak öz kaynaklarımız ile koruyabiliriz, 
İşte o zaman Türkiye %21.7 büyürken, bu rakamlara eş güdümlü vatandaşın cebi de büyür.!! 
İnci Salar

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum