Türk Milleti bu coğrafyada öksüz ve yetim kalmıştır.

Türk Milleti bu coğrafyada öksüz ve yetim kalmıştır.
17 Şubat 2024 - 23:56 - Güncelleme: 18 Şubat 2024 - 00:14
Türk Milleti bu coğrafyada öksüz ve yetim kalmıştır.
 
Yazan Mustafa DÖNNEZ
Bir askerin eğitimi ve tecrübesi ne kadar önemli olsa da, Doğal Lider; doğasından kaynaklanan entelektüel yeteneği, karakter ve liderlik nitelikleri belirleyici olur. Bu kişiler ender sayıda ortaya çıkar. Cesur ve pratiktirler. Kıtalarda komutan olarak karşınıza çıkan kişilerin yüzde biri böyleyse Ordusu, Ona sahip olan Millet şanslıdır. Savaş meydanlarında yenilgi yüzü görmezler. Ülkesinin geleceğine harç taşıyan, o harcı kaç kat taşıyabilirse, ülkesini ordusunu o kadar yükseğe çıkartır. O harcı yorulmadan, usanmadan, dökmeden yükseklere çıkarmak herkesin harcı değildir. Kimi yolda yön değiştirir, döner. Kimi yön değiştirmemiş gibi yapıp dönenlerin yolundan gider. Kimi yorulur kabuğuna çekilir. Kimi yeni hizmet yerleri bulur, onların doğrularını ezberleyip, yolunu bulur. Kimi ülkem vatanım der doğru bildiği yolda, ne pahasına olursa olsun dönmez, yoluna devam eder. Gözünü budaktan sakınmaz. Saldıray Berk Türk Milletine ve Vatanına gönülden bağlı yiğit bir Türk evladıdır.
 
Türkiye’de rütbeli askerler hiyerarşik sistemde komutanlarına bağlıdırlar. Ancak gerçek liderleri olan komutanlarını tanırlar onlara saygıları, itimatları üst düzeydedir. Eşref Bitlis, Kemal Yavuz, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hasan Iğsız, Hurşit Tolon ve Saldıray Berk böyle komutanlardır. Gerçek Liderlerdir. Korkusuz ve bilgedirler. Saldıray Berk diğer savaş kabiliyeti yüksek subaylar gibi AKP iktidarları döneminde hedefe alındı. Sağlığında başına türlü işler getirildi. Büyük Türk Milletinin kaybı büyüktür. Naaşı önünde halkımız ve emekli asker arkadaşları vardı. Mütevazi bir törenle uğurlandı.
TÜRKİYE SELE KAPILMIŞ GİDİYOR
Avrupa’da bir ağacın çiçeğine zarar verseniz başta belediye olmak üzere size ceza keserler. Ağacı keserseniz ilkinde ağır bir para cezası ikincisinde hapis cezası verilir. Göçmenseniz, oturma izininiz varsa anında iptal ediliyor. Yurt dışına çıkarılıyorsunuz. Türkiye’de doğa katliamı sanki serbest gibi. Yeter ki işi kılıfına uydurulsun. Maden ruhsatı alan doğa katliamı yapıyor. Çanakkale ve Balıkesir arasında geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Kaz Dağları, Biga Yarımadası bölgesindeki en yüksek zirveyi de içeren bir sıradağı kapsıyor. 20 yılda talan edildi. İnsanın bakmaya kıyamadığı doğal güzellikler neredeyse tamamı şimdi yok. Orada oturan köylülerin direnişlerine rağmen. Nereye şikâyet edilirse edilsin sonuç alınamıyor. Üstelik doğayı tahrip edenler Siyonist diye feryat edilen Gazze’den dolayı her gün lanet okunan kişiler örgütler. Başta Rothschildler.
İliç’teki çevre katliamının, sahibi, önlem almayan, ikazlara kulak tıkayan Anagold Madencilik. Şirketin Yüzde sekseni onları ait diğer yüzde yirmisi Çalık grubuna. Anagold Madenciliğin ilk açıklaması; ‘Olayın ivedilikle açığa kavuşturulması için tüm imkanları seferber edeceğiz.’ Çalık grubunun sitesine girildiğinde şu cümleler sizi karşılar. ‘Çalık Holding, insan kaynağına verdiği değer ve çalışan odaklı yönetim anlayışıyla, ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik hedeflerini tüm yatırımlarına, projelerine ve iş yapma yöntemlerine yansıtmaktadır.’
Çalık Holding, AKP iktidarı döneminin en hızlı yükselen gruplarından biri. Başında ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı vardı. Oradan ayrıldı. Bakan oldu. Şimdi holdingin başında Ahmet Çalık var. Geçen sene Cumhurbaşkanı elinden, çifte ödül alan tek iş insanı oldu. Hepsi yerli ve Milli.
VERYANSIN EKİBİNİN ÇIĞLIKLARI DUYULMADI
İki sene önce, Veryansın ekibi, İliç’deki toprak kaymasını sanki görmüşler gibi adeta yırtınırcasına Türkiye gündemine taşımak istediler. Başaramadılar. Karşılaştıkları engelleri, gördükleri tacizlere bizzat yakından şahit oldum. Üstelik bölgeye her gittiklerinde yakıt sorununu nasıl aşacaklarını konuşuyorlardı. Kıt maddi imkanlarıyla defalarca bölgeye gittiler, onlarca program yaptılar, yüzlerce insanla konuştular. Medya’yı ele geçirmiş kanallar da tek bir haber yapılmadı. Konuyla ilgilenen birkaç kanalların en önünde Merdan Yanardağ’ın kanalı Tele1 vardı. Merdan Yanardağ, Ergenekon tertibine karıştırılması yetmiyor gibi birkaç ay öncesinde yaptığı bir haber gerekçe gösterilerek 100 gün hapiste tutuldu. İliç olayından sonra siyasilerin ben uyarmıştım, demiştim! Söylemleri seyirliktir.
Dünyada yaşayan kavimler arasında Doğa, Doğa ve İnsan ilişkisini en iyi bilen, bunu bir kültür ve yaşam tarzına dönüştürmüş olan Kızılderililerdir. Bir Kızılderili sözünde, ‘Doğa derki ben kendimin efendisiyim, yapmak istediğim her şeyi yaparım, ama bunu bir düzen ve disiplin içinde yaparım. Başı bozukluğu, haddini bilmezliği affetmem’
Kazalar ihmallerle göz göre göre geliyor. Botanik bahçesinden farksız bir arazi kesiminin ortasına milyonlarca ton siyanür havuzu yapmak nasıl bir paçozluktur. Ne doğaya ne de insanımıza saygı vardır.
Türkiye işgal edilse böyle bir kıyım yapılabilir midir? Zor. Halk isyanı çıkarmak istemezler. Afganistan’a gidenler bilir Amerika oraya çöreklendiğinde çıkardığı altın madenlerinin yüzde kırkını yerli insanlarla paylaştılar. Afganistan’da Amerika el koyacağı maden bölgelerine kışla yaptı. Madenleri yarı mamul hale getirdiler ve kargo uçaklarıyla milyonlarca ton kıymetli maden götürdüler. İliç altın madeninde Türkiye’nin aldığı pay yüzde iki seviyesindeydi. Şimdi ne kadar oldu bilmiyorum. Çünkü bu şirketin ödemediği vergi borcu da silindi.
Yağma aleni. Ya önlem alınmadığı için kaybolan veya ölen insanlarımız ne olacak? Tabi ki Şehit ilan edilecek. Hiçbir dönemde din istismarı bu kadar yakıcı yapılmadı. Kamu kaynakları, devletin neredeyse tüm imkanları buna hizmet ediyor görüntüsü veriyor. Kurulu düzende geçerli akçe cehalettir. Descartes, ‘yüz budalayı bir yığın yapsalar, bir akıllı adam etmez’ demiş. Sadi insanları çözmüş, yolu da tarif etmiş. ‘Hükümdar öğle vakti derse, Gece oldu/ Sende şöyle de; İşte ay işte gezegenler!’
Ülkenin kaynaklarına küresel sistem çöktükçe, halkımız fakirleşiyor. Kendilerini Yerli ve Milli ilan edenler yabancı sömürücülerle birlikte karşılarına çıkanların karşısına yargı ve kolluğu çıkarıyor. Kendilerine eleştiri getirenler, karşı çıkanlara ya FETÖ ya PKK’lı ya da terörist ilan ediliyor. Ergenekon kumpas davasında TSK’ne Zir Vadisinde, Sapanca’da kumpas kuran FETÖ’ne işlem yapılmıyor. Tek bir kişi ceza almadığı gibi, Ergenekon mühimmatlarını dere yataklarına koyanlar ve komplo kuranlar tüm şikayetlere karşın yargılanmıyorlar. Her şey birbirine karıştı. Bir el Türkiye’nin altını üstüne getiriyor. O güç her yerde, İnsanımızı mahvediyor. İliç toprak kayması, emperyalist ekonomisinin acımasız yönünün yansımasıdır.
Tüm maden kazaları öncesinde ÇED raporları ortada, insanım diyenin yüreğini yakıyor. Türkiye tehlikeli sularda geziyor. Adeta durdurulamaz bir sele kapılmış sürükleniyor. Hemen her gün bir felaket yaşanıyor. Siyanür havuzlarının yörede yaşayan insanlarımızın sağlığına verdiği zararlar açıklanmıyor. Siyanür havuzunun buharlaşarak bulut oluşturması ve başka bölgelere yağış olarak düşmesi medyada ve yönetimde tek bir gündem maddesi oluşturmuyor. Milli Güvenlik Kurulunda görüşülmüyor. Devlet katında itibar görmüyor. Devlet kimin için vardır? Halk devletine güven duymak ister. Akılsız, sığ düşünceli, sönük kişiler kaderleri olmamalıdır.
KADROLAR YETERSİZ
Türkiye yetişmiş insan potansiyelinin yüzde birini kullanıyor. İstatistik raporlar böyle söylüyor. İktidar partisi emme basma tulumbası gibi itaat eden, gerçekler karşısında susan kişilerle işlerini götürmeye çalışıyor. Olmuyor. İktidarın nimetleri tatlı, kayırmacı bırakamıyorlar. Yabancılara tahsis edilen maden alanlarında kullanılan kimyasal malzemeler nedeniyle Türkiye’de kekliklerin kökü kurudu. Yılanlar bu kirlenmeden dolayı yok oldular, oralarda ki topraklara fareler taht kurdu. Oysa Doğa ölçüdür. Doğa tarafsızdır affetmez ve acımaz. Türk Milleti bu coğrafyada öksüz ve yetim kalmıştır. Temeli adalet olan fakat çifte standardı bulunmayan bir hukukun kaynaklık edeceği, yurtta ve dünyada barışı sevgiyi, zihinsel ve mali yardımlaşmayı, dayanışmayı öncelleyen, vatanın bölünmez bütünlüğünü ve Milleti birlik içinde ayakta tutan, çalışanın, doğanın karşılığını hakça alabileceği, insanlık onur ve haysiyetini esas alan yeni bir yönetimin kurulması, devletin vatandaşına doğruluk ve muhabbetle hizmet etmesinin zamanı geldi. Uygulamaları incelendiğinde, Hükümet yerlidir ancak milli değildir. Çok uluslu şirketlerin ve spekülatif finans sermayesinin belirleyici olduğu çarpık küreselleşme sürecini denetleyeceğine ve düzenleme getireceğine, onun vahşi sömürü sistemine hizmet etmektedir. Erzincan İliç’te meydana gelen olay kaza değildir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum