Vahşi olmak nedir ve nasıl bir şeydir?

Herkes kendini toparlasın. Kişisel hesapları olanlar, kibirlerini ayak altına alsınlar yoksa kendileri tarihin çelik postalları altında bir böcek gibi ezileceklerdir...

Vahşi olmak nedir ve nasıl bir şeydir?
27 Şubat 2018 - 19:16
Özel Haber/Gündüz Demirhan/Ülke Postası

Bizans ve batı kaynaklarında yazar...
"Kemikten meydana gelmiş dağlar yükseliyordu kentin meydanlarında... Şehrin sokaklardan nehir gibi kan akıyordu. Her yer kanla ıslanmış, sokaklar kaygan hale gelmişti. İnsanların eti sokaklarda paramparça ediliyordu."
Cengiz Han en küçük ihtimal ile Pekin'de 750 bin insan öldürmüştü.

Tarihin gördüğü en kana doymaz istilacı olan Cengiz, sadece bununla kalmadı.

Gerekçesinin ne olduğunun hiç önemi yok, Harzem şehrini haritadan sildi. Harzem Sultanını, gözlerine ve boğazından aşağıya eritilmiş gümüş dökerek öldürdü.

Buhara ve Semerkand'da bütün erkekler öldürüldü ve bütün kadınlara tecavüz edildi. Geride sadece kadın ve çocuklar bırakıldı. 2500 yıllık tarihiyle Türk ve İslam medeniyeti adına ne varsa talan edildi. Buharı ve Tirmizi'nin şehri hala kendine gelemedi.

İbrahim Ethem'in sultanlığını terkettiği nazlı Belh... Bütün erkeklerin kellesi kesilip kuleler oluşturuldu.

Ürgenç şehri direniyordu. Aral gölüne giden nehirlerden birinin yatağını şehre çevirdi. Her şey nehrin altında kaldı.

Herat direnmemişti. Tecavüz kaçınılmazsa... mantığı geçerli olur diye beklemişlerdi.
Bütün erkekler önce esir edildi, karılarına gözlerinin önünde tecavüz edilip sonra kelleleri kesildi. Direnmedikleri için buna layık görülmüşlerdi. Razi, Ali Şir Nevai ve Molla Cami yetiştiren topraklar kan kusuyordu.

Nişapur direndi. Bu direnişte Cengiz'in damadı öldü. Kızı çok üzülmüştü.
Herkesin kazığa geçirilmesini istedi.
Sonra, kellelerden kuleler yapıldı.
Yetmedi, katliamı gören bütün köpekler de öldürüldü.
Kediler, kuşlar ve şehirde canlı olarak her ne varsa öldürülmesi emri verildi.
İlim ve irfan merkezi Nişapur Medresesi, yetiştirdiği ulema ile kan gölünde öldü.

Biruni, İbni Sina ve Harezmi gibi binlerce alimin bütün izleri silindi.

Dahası ve devamı... 
Cengiz soyundan gelenler, Bağdat'a geldi ve tarihin o zamana kadar gördüğü en büyük kütüphaneyi yaktı.
En düşük tahminle, 2 milyondan fazla kitap yok edildi. 
Bir milyon erkek öldürüldü ve bir milyon kadına tecavüz edildi...
Fırat nehri aylarca kan ve mürekkep aktı.

Mürekkep zamanla yerini göz yaşına bıraktı. Ama göz yaşı, kan ve mürekkebin yerini hiç dolduramadı.

"Zulüm bizdense, ben bizden değilim."
Demeyen var mı?

Şimdi, Cengiz Hanı bizden gören, seven veya Cengiz zulmü ile övünen varsa, ben ağzımı bozmadan kenara ayrılsın.

Bütün bu tarihi bilmeden, sonra Endülüs'ü de bilmeden, "Osmanlı da ne ki? Alim mi yetiştirdi?" diye zırvalamak kolay.
Bu tarihi bilmeden medeniyetlerin konjonktürel değişimini anlayamazsınız.

Şimdi aynı coğrafyadan başlayarak, tarihimizdeki o medeniyetin renkli günlerini teslim almak istiyoruz.
Ama, illa ki Hakk ile, illa ki adalet ile var olmalıyız.

Herkes kendini toparlasın. Kişisel hesapları olanlar, kibirlerini ayak altına alsınlar yoksa kendileri tarihin çelik postalları altında bir böcek gibi ezileceklerdir.

Güzel günler, güzel insanlar içindir.
Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış.
Ve on çakal geride bin iz bırakırken, bin kurt geride bir iz bırakır.

Milli mutabakat imzalanmış ve kıblesi bir olanlar aynı safta bir araya gelmişlerdir.
Tefrikayı bırakalım.
Resti çektik.
Yeter ki layık olalım.
Güzel günler bizi bekliyor.

Fensurna alel kavmiz zalimîn

Özel Haber/Gündüz Demirhan/Ülke Postası

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum