Bazı tarihî olaylar vardır ki, ne büyük şehirlerde ne de parlamento kürsülerinde başlar… Onlar, sessiz köy yollarında, bir annenin gözyaşında, bir çocuğun ilk “anne” deyişinde, bir dedenin ezbere okuduğu ezanda filizlenir. 1989’un 20 Mayıs günü Bulgaristan’ın Deliorman bölgesindeki Pristoe Köyü, işte böyle bir uyanışın sesi oldu. Sadece siyasal değil, sosyolojik ve psikolojik bir kırılma yaşandı o gün. Çünkü orada mesele sadece asimilasyona karşı direnmek değil; "Ben kimim?" sorusuna Türkçe cevap vermekti.
1. Pristoe: Coğrafya Değil, Kimliktir
Pristoe, sıradan bir köy gibi görünse de 1989’da adeta bir kimlik laboratuvarına dönüştü. Herkesin sustuğu, korkunun bulaşıcı olduğu bir dönemde, bu küçük köyde insanlar kendilerini hatırlamaya karar verdiler. Türkçe isimlerini, dillerini, bayramlarını, dualarını hatırladılar. Bastırılmış aidiyetin içten içe kabaran dalgası, o gün taş duvarları yıktı.
2. Yasaklanan Şey Sadece Dil Değildi, Aidiyetti
Zorla değiştirilen isimler, sadece kâğıt üzerinde yapılan bir işlem değildi. Çocuklarına "Ahmet" yerine "Angel", "Ayşe" yerine "Anna" denmesinin istenmesi; bir insanın geçmişinin, atasının, hafızasının silinmesi demekti. Pristoe halkı bunu reddetti. Çünkü bir insanın adı, yalnızca bir sesleniş değil; bir yüzyıllık zincirin son halkasıdır.
3. Kadınların Sessiz Kahramanlığı
Pristoe’deki direnişin görünmeyen kahramanları kadınlardı. Ekmek yoğuran eller, o gün cesaret yoğurdu. Bastırılan her haykırışı, bir ninni gibi yeniden dillendirdiler. Ağlamasın diye susturdukları çocuklarını, o gün hakları için haykırmaya teşvik ettiler. Erkekler gözaltına alındığında, kapıda sabahlayan yine onlardı. Kadının sustuğu yerde toplum sessizleşir; ama o gün Pristoe’de kadınlar susturulamazdı.
4. Deliorman’da Bir Meşale: Siyasi Değil, Vicdani Ayaklanma
Pristoe’deki olay, klasik bir siyasi başkaldırı değil, vicdanî bir isyandı. İnsanlar “devlet yıkalım” diye değil, “kendimiz kalalım” diye sokağa döküldü. Bu yüzden, bu ayaklanmanın dili siyaset değil, duaydı. Eller semaya, gönüller Allah’a çevrilmişti. Çünkü kimlik için edilen dua, zulme karşı yükseltilen en güçlü sestir.
5. Bugün: Hafızası Silinen Bir Kahramanlık mı?
Bugün ne yazık ki Pristoe’nin o tarihi gününe dair anıtlar yok, müzeler yok, belgeseller yok. Gençler arasında o gün yaşananlar hâlâ yeterince bilinmiyor. Oysa unutturulmak istenen şey, sadece bir olay değil; bir millettir. Hafızasını kaybeden milletler, yönünü de kaybeder. Pristoe, hafızamızın canlı bir parçası olmalı ki; yeniden aynı oyunlara düşmeyelim.
Bir Köyün Haykırışı, Bir Milletin Uyanışıydı
Pristoe, Bulgaristan Türkü için bir uyanışın adıdır. O gün atılan adım, aslında “biz buradayız ve varız” haykırışıydı. Bugün Pristoe’yi anlamak, sadece geçmişi anlamak değil; geleceğe sahip çıkmaktır.
Ve şu cümleyle bitirelim:
“Bir milletin adını silmek isteyenler, önce hafızasını hedef alır. Pristoe, bu hafızanın yıkılmadığını, aksine yeniden yazıldığını gösterdi.”
Rafet Ulutürk
FACEBOOK YORUMLAR