Rafet Ulutürk

Rafet Ulutürk

rafetuluturk@bulturk

Ortadoğu'nun anahtarı Türkiye'ye mi verildi?

14 Mayıs 2025 - 18:08

Dünya yeniden şekillenirken, haritalar artık cetvelle değil, stratejik akılla çiziliyor. Bu satırları yazarken bile küresel denklemde taşlar yerinden oynuyor. Bir zamanlar “petrol denizi” olarak bilinen Ortadoğu, artık yalnızca enerji savaşlarının değil, medeniyet mücadelelerinin ve yeni dünya düzeninin kavşağı hâline gelmiş durumda.

Peki soralım: Ortadoğu’nun anahtarı gerçekten Türkiye’ye mi verildi? Yoksa bu, Türkiye’nin uzun süredir beklediği ama hazırlıklı olması gereken bir yük mü?

Tarihî Hafızaya Dönüş: Anahtar Zaten Bizdeydi

Osmanlı yüzyıllar boyunca Ortadoğu’nun hem siyasi hem manevi merkezliğini yürütmüş bir devletti. Kudüs’ten Bağdat’a, Mekke’den Şam’a kadar geniş bir coğrafyada sadece hüküm sürmedi, aynı zamanda düzeni, adaleti ve barışı sağladı. Yani aslında “anahtar” bir yere verilmedi; Türkiye bu toprakların tarihsel varisiydi. Ancak 20. yüzyılda bu anahtar emperyal güçlerin cebine girdi, haritalar paramparça edildi, halklar birbirine düşman edildi.

Yeni Dönemin Eşiği: Türkiye’nin Rolü Ne Olmalı?

Bugün geldiğimiz noktada, ABD çekiliyor, Avrupa çözümlerde yetersiz, Çin beklemede, Rusya ise fırsat kollamakta. İsrail-Filistin çatışması, İran-Suudi dengesi, Suriye’nin geleceği, Irak’ın bölünmüşlüğü gibi kriz başlıkları arasında bölge istikrarı için herkesin gözü yeniden Türkiye’ye çevrilmiş durumda.

Bu ilgi bir takdir değil, stratejik bir zorunluluktur.

Türkiye, coğrafi olarak bir koridordur. Üç kıtanın birleşim noktası olan bu ülke, hem doğuya hem batıya açılan kapıdır.

Türkiye, kültürel ve dini açıdan köprü işlevi görür. Hem Müslüman dünyanın güven duyduğu hem de Batı’nın diplomatik dilini anlayan nadir ülkelerden biridir.

Türkiye, askeri ve diplomatik olarak bölgeyi yönlendirme kapasitesine sahiptir. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgedeki en organize ve bağımsız güçlerden biridir.

Verilen Değil, Kazanılan Sorumluluk

Ortadoğu’nun anahtarı Türkiye’ye “verilmiş” değildir. Bu, Türkiye’nin tarihsel mirasından, stratejik pozisyonundan ve son yıllarda yürüttüğü bağımsız dış politikadan dolayı doğal olarak yeniden eline geçmiştir. Ancak bu anahtar, sadece kapıları açmak için değil, aynı zamanda kırılmış kilitleri onarmak için de kullanılmalıdır.

Çünkü bu coğrafyada anahtarı elinde tutan ülke; sadece petrol kuyularını değil, insanların kalplerini de kazandığında gerçek lider olur.

Son Söz

Dünya artık eski dünya değil. Ortadoğu da eski Ortadoğu değil. Ama Türkiye hâlâ aynı Türkiye ise – yani adaletin, denge siyasetinin ve vicdanın sesi olabiliyorsa – bu anahtar emanettir, nimettir ama aynı zamanda büyük bir imtihandır.

Anahtar bizde olabilir. Asıl mesele, bu anahtarla kapıları barışa mı, yoksa yeni çatışmalara mı açacağımızdır.


Rafet Ulutürk

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum