HOMO-JEN PROJELER VE İTAATSİZLİK SÖYLEMLERİ?

ABONE OL

Toplum dizaynı ve bu dizayn üzerinden "yönetilemeyen" kimliğiyle devlet algısının başta iç kamuoyu olmak üzere beynelminel manada etkileşim oluşturup, kaotik geçitler açmayı hedefleyen odaklar hiç boş

Toplum dizaynı ve bu dizayn üzerinden "yönetilemeyen" kimliğiyle devlet algısının başta iç kamuoyu olmak üzere beynelminel manada etkileşim oluşturup, kaotik geçitler açmayı hedefleyen odaklar hiç boş durmadılar ve durmayacaklarda.

Bu projenin siyasi ayağında yer alacak aktörlerin de iktidar hırsı ile hareket eden bireyler, kurumlar olması raslantısal bir tercih değil elbet.

Dikat edersek bu misyona gönüllü katkı veren siyasi odağın CHP ve HDP olması planın ana parçası durumunda.
Bu tür çıkışları iç politika malzemesi olarak kullanmalarına şaşırmamak lazım. Belli başlı büyükşehirlerde örgütlü LGBT STK'ları üzerinden yasal hak arama ve toplumsal katılımı artırma eylemleri ve girişimleri olarak gösterilse de işin görünen boyutunun gerçekte neyi hedeflediği çok açıktır.

"Sivil itaatsizlik" eylemlerinin toplum tabanında toplum katmanları arasında yaygınlaştırılıp, iktidarı bu yaygınlık üzerinden baskı altına alma ve itibarsızlaştırma hamlesi olarakta görülebilir.

Bunun en güzel misalini "gezi olayları"nın olduğu dönemde görmüş olduk.
Gezi parkını çevreleyen alana İstanbul'a bindirme tabyaları halinde indirilen, getirtilen LGBT'li aktörleri sayabiliriz.
Öyle ki özellikle bu katılımı finanse eden Alman, Hollandalı, İngiliz STK'ları arkasına gizlenen ajan yapılanmalara bakarak ifade etmemiz mümkün.

Gezi olayları öncesinde Tarlabaşı olarak bilinen boş metruk yerleşim yerlerinin birden bire yabancı aktörlerce kiralanması, buraya LGBT'li aktörlerin istihdam edilmesi kuşkusuz boşuna hamleler değildi.

Hatta onlar için CHP'li belediyeler başta olmak üzere parti meclisi için de 'kapılar sizin için açık' mesajları verdi.
Yani CHP'lilerin LGBT'lilere destek vermesindeki gerçek amaç, toplumsal katılımın artırılmasından ziyade, toplumsal olayların kaosun derinleştirmesine sunacakları katkı gözönüne alınarak kabul edilen bir politikadır.
Gezi olaylarında provakasyonun dozunu artırmak amacıyla büyükşehir belediyesindeki Fetöcü zabıta aktörleri, emniyetteki Fetöcü polislerden de yararlandıkları bugün gün ışığına çıkan gerçeklerden.
Amaç ateşe odun taşımak, kaosu derinleştirmek ve genele yaymak.
Peki ne olacaktı?
Gezi parkına getirilen LGBT'liler olayların kontrol dışına taşınmalarının akabinde belirlenen aktörler tarafından katledileceklerdi. Yani gezi olayları için kurban seçilip, bu resim üzerinden 'iktidar sivil insanları, aktivistleri katlediyor' algısını topluma servis edeceklerdi. Bu gerçeği pekiştiren hakikat ise gezi olaylarının akabinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun LGBT'lilerden gelen bir heyeti kabul edip sarfettiği sözdür.

Kemal Kılıçdaroğlu, "gezi olaylarında üslendiğiniz öncü rolü çok iyi biliyoruz, verdiğiniz katkıları takip ettik" dedi.
İşte aynı senaryolar üzerinden farklı bir proje için yine dizayn edilmeye çalışılan LGBT CHP yakınlaşmasının ana sebebi budur.

İşin en çarpıcı yanı ise Zarrab davalarının başlanacağı gün için eylem tarihinin verilmiş olması.

Düşünmeden edemiyorum bunların Zarrab davası ile nasıl bir bağlantısı olabilir?
Amaç belli, iktidara muhalif gördükleri toplum katmanında kim varsa yığınak yapıp, toplumsal bir "itaatsizlik" eylemi üzerinden ülkeye emperyal baskıların talep edilmesini hedeflemeleridir.
Zarrab davasında ortaya çıkacak Coni'nin yalanlarını gündemden uzak tutmak hamleleridir.

Binnur Günay  / Ülke Postası