Kuruluşunun 80. Yılında Türkiye'de Köy Enstitüleri ve Fay Kirby Hikayesi

Mehmet Taşcı Eğitimci Yazar mehmettasci@gmail.com
ABONE OL

Kuruluşunun 80. Yılında Köy Enstitüleri hakkında eleştirel bakanlar ile büyük bir eğitim devrimi olduğunu savunanların temel ülke konularında olduğu gibi bu konuda da anlaştıklarını düşünmüyorum. Ülkemizin en çok tartışılan eğitim konularından birini detaylı bir şekilde araştırmaya başladığımda bu  konu hakkında yazılmış ilk ve en beğenilen eserin Amerika'da doğmuş ve ülkemizde yaşamış bir eğitimcinin olacağı hiç aklıma gelmemişti. Eğitim sistemimizin tanzimat, meşturiyet ve cumhuriyetin ilk dönemlerini inceleyen kişinin kimliği insanı derinden etkileyen dünya sisteminde hirbir şeyin tesadüf olmadığını bir kez daha görmemizi sağlamıştır.

Fay Kirby. 1926’da Amerika’da doğmuş, yüksek öğrenimini Cornell ve Columbia Üniversitelerinde tamamlamıştır. Kirby, 1947-1950 yılları arasında Türkiye’de öğretmenlik yapmış ve 1951’de tekrar geldiği ülkemizde 1954 yılına kadar kalarak Köy Enstitüleri”ni incelemiştir. Bu inceleme esnasında Türkiye’nin neredeyse tüm illerini dolaşan Kirby, 1954’te bu çalışmaya esas oluşturan ve özgün adı “The Village lnstitııte Movement of Turkey: An Educational Mobilization for Social Change” olan doktora tezini tamamlamıştır. Kirby, 1962 yılından sonra Türkiye’ye yerleşmiş. İzmir dolaylarında bir tarım işletmesi kurmuş ve burayı çalıştırmış daha sonra da Ankara’ya yerleşmiştir. Bundan sonra yaşamını İngilizce dersleri vererek sürdüren Kirby, 1990 yılında Ankara’da yaşamını yitirmiştir.

Köy Enstitüleri’nin toplumsal gelişim ve değişim sürecini hızlandırmaktaki etkinliğinin evrensel boyutlarını kavrayan, kendi deyimi ile ‘dünya ölçüsündeki değerini anlayan’, bunu bilimsel yöntemlerle irdeleyip değerlendiren, bu alanda bugün bile aşılamamış en kapsamlı ve özgün araştırmayı yapan ilk eğitbilimci Fay Kirby’dir.

Türk Millî Eğitimiyle ilgili problemlerin çözümüne yönelik arayışlar, yüzyıllardır süregelmektedir. Amaç ve gerekçe, en doğruya ve en mükemmele ulaşmak olmuştur hep. Osmanlı Devleti’nin eğitim sistemi içerisinde medrese eğitimi çok önemli bir yer tutar. Ancak bu geleneğin, Tanzimat’la birlikte (1839), tartışılır olduğunu görmekteyiz. Ondokuzuncu yüzyılın ortalarında, medrese geleneğine alternatif olarak ilk kez İstanbul’da muallim mektepleri eğitim-öğretime açılır. Bu mekteplerden mezun olan öğretmenler, merkez-i hükümet dışındaki taşra vilayetlerine de atanmaya başlanarak, Osmanlı eğitim kurumlarında daha çok ön plâna çıkarlar. Ancak bu çalışmalar yetersizdir. Ülke ölçeğine bakıldığında Anadolu aydınlanmasını yapacak bir kadro hareketi oluşturulamadığı görülmektedir.

Tanzimat dönemde roman türünün edebiyatımıza yeni girmesiyle birlikte, öğretmenlerin mücadeleleri, başarıları, çaresizlikleri, edebiyatımızda birçok romana konu olmuştur. Günümüz Türkiye'sinde en çok çözüm bekleyen "öğretmenlik ve eğitim" gibi iki önemli konu, “pedagoji” alanında yapılan araştırmaların yanı sıra, bir edebiyat ürünü olan "roman" türünde de birçok yazarımız tarafından çeşitli yönleriyle, roman tekniği içerisinde ele alınmıştır. Bu yaklaşımlar çoğunlukla yararlı ve başarılı olmuştur. Türk Edebiyatından öğretmenleri çıkardığınızda Edebiyat'ın yavan kalacağı herkesin ortak görüşüdür.

Köy Enstitülerinin kuruluşunun 80. Yılında Türk Edebiyatında Tanzimat Dönemi olarak adlandırılan 1860’lı yıllardan, Köy Enstitülerinin açıldığı 1940’lı yıllara kadar ve sonrasında Köy Enstitülerinin bilinen ve bilinmeyen kapanış hikayesi  dünya görüşüne göre değişen belirli konuların başında gelmektedir. Bir taraf Köy Enstitülerini zamanına göre mükemmel bir eğitim modeli olarak görürken, başka bir taraf ise temiz ve vatanperver Anadolu çocuğunun kökünden koparıldığı bir proje olarak görmektedir.

Köy Enstitülerinin kurulması ile kapatılması da tartışılan konuların başında gelmektedir. Kim açtı, kim kapattı, nasıl kapattı işte kronolojik sıralama. Okuyarak gerçeği bulabileceğimiz bir çağda, okumadan fikir sahibi olmamak gerekmektedir.

1936 yılında Saffet Arıkan’ın Milli Eğitim Bakanlığı görevi sırasında, köy halkına pratik bilgi vermek amacı ile Köy Eğitmeni Projesi’ne başlanır. Bu, Köy Enstitüleri’nin temelidir.
17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri Kanunu kabul edilir.
Köy Enstitüleri, tren yollarına yakın ve tarıma elverişli 21 bölgede kuruldu. Köy Enstitüleri'nde eğitim görenler hem örgün eğitim aldı hem de modern tarım teknikleri konusunda bilgiler edindi. Böylece tarımda verimliliğin arttırılması planlandı.
Köy Enstitüleri'nin kurulduğu iller ve ilçeler şunlardır;

- Akçadağ, Malatya (1940)
- Akpınar-Ladik, Samsun (1940)
- Aksu, Antalya (1940)
- Arifiye, Sakarya (1940)
- Beşikdüzü, Trbzon (1940)
- Cılavuz, Kars (1940)
- Çifteler, Eskişehir (1939)
- Dicle, Diyarbakır (1944)
- Düziçi, Adana (1940)
- Erciş, Van (1948)
- Gölköy, Kastamonu (1939)
- Gönen, Isparta (1940)
- Hasanoğlan, Ankara (1941)
- İvriz, Konya (1941)
- Kepirtepe, Kırklareli (1939)
- Kızılçullu, İzmir (1939)
- Ortaklar, Aydın (1944)
- Pamukpınar, Sivas (1941)
- Pazarören, Kaysei (1940)
- Pulur, Erzurum (1942)
- Savaştepe, Balıkesir (1940)


1943 yılında yapılan 2. Milli Eğitim Şûrası’nda Köy Enstitüleri aleyhinde yaygın bir kulis faaliyeti yapılmış ve Köy Enstitüleri bir “İptidailiye dönüş” olarak kabul edilmiştir. 
1946 yılında Bakan Hasan Áli Yücel ve Köy Enstitüleri’nin mimarı Tonguç görevlerinden alınmışlardır. Milli Eğitim Bakanlığı’na Reşat Şemsettin Sirer getirilmiştir.
1947 yılında çıkarılan 5117 ve 5129 sayılı kanunlar ile öğretmene toprak verilmesi güçleştirilmiş, dağıtılmış kitaplar, aletler, hayvanlar ve malzemenin geri alınmasına karar verilmiştir. Öğretmen, yeni Türk köyünün yapıcısı değil, sadece okuma yazmayı öğreten tutucu bir bürokrat haline getirilmiştir.
1947 ve 1948 yıllarında çıkarılan 5012 ve 5210 sayılı kanunlar ile köylü, okul yapma yükümlülüğünden çıkarılmıştır.
1947-48 ders yılında, Köy Enstitüleri’nin beyin kadrosunu üreten Yüksek Köy Enstitüleri kapatılmıştır. (Bu kurum 1942-43 öğretim yılında açılmıştı.)
29.04.1947’de çıkarılan yönetmelikle öğrencilerin okul yönetimine etkin olarak katılmaları engellenmiştir.
09.05.1947 tarihli genelge ile, kız ve erkek öğrenciler, birbirlerinden ayrılmıştır.
20.05.1947 tarihli genelge ile, dünya klasiklerinden yapılmış çeviriler toplattırılmış ve yakılmıştır.
1948’de öğretim programı değiştirilmiş, iş eğitimi ilkeleri kaldırılarak, enstitüler klasik okullara dönüştürülmüştür.”
CHP Mİ, DP Mİ?
“Bütün bunlar yapılırken iktidarda tek başına CHP vardı. 1954 yılında gerçek işlevinden uzaklaştırılmış olan Köy Enstitüleri DP iktidarı tarafından öğretmen okullarına dönüştürülerek kapatılmıştır.
Ayrıca 1946’da Truman Doktrini ile Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardımın Batı Bloku’nun kurallarına uyulması şartı ile gelmesi ile Hasan Áli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınmasını (1946) da bu yukarıda belirttiğim bilgiler dahilinde değerlendirmek gerekir.
Saygılarımla.

Mehmet TAŞCI
Eğitimci Yazar