DAVUTOĞLU İLE YÜZLEŞİYORUM..!

İnci Salar incisalar@gmail.com
ABONE OL

Ben diyorum ki, Ahmet Davutoğlu bir dizi sıra hatalar zinciri içinde gözümüze bata bata ilerlerken benim şahsi fikrim ağırlıkla o zamanlar hep, O bir pratisyen değil Akademisyen demek oluyordu. Ancak elbette bir Ülkeyi yönetmek ciddi bir salahiyet ve liyakat ister. Buralarda bir dizi tereddüt taşırken bir Pelikan Dosyası ile Davutoğlu'nun ipini çektiler, tereddütlerimize denk düştü diye belki, hah işte haklıymışız diyerek sorgulamadan her birimiz de ipini çekenlere katkı sağladık. Şimdi şimdi düşünüyorum ki acaba bilerek mi tereddütlerimize denk düşürdüler? rnŞimdi geriye dönük, konunun bir sorgulamayı hakettiğini düşünmemin sebeplerini masaya yatırmak istedim. rnEvvela o günleri hatırlamakta yarar var. rnÖnce ip nerede kopmuştu?rnTeşkilat İl ve ilçe Başkan atamaları yetkisi Genel Başkan'dan alınarak apar topar MKYK'ya devrediliyor.rnrnBakın burası önemli çünkü Davutoğlu o günlerde teşkilat atamalarında oturmuş bir dirençten farklı reflekslere meyilleneceğinin sinyalini veriyor. İlk panik burada başlıyor ve bu yetki kendinden alınıyor. Şimdi bugün geldiğimiz noktada Teşkilat atamaları o dönemden bu güne hak, hukuk gözetilmiş olsaydı doğru bir karar verilmiş olduğunda mutabık kalabilirdim. İşte bugün huylanıp geçmişi yeniden masaya yatırmam tam da bu sebeptendir. İnsan huylanınca bu defa, madem yetki Davutoğlu'ndan alınmış MKYK'ya verilmiş o halde MKYK'ya kimler getirilmiş diye bakma gereği duyuyor insan. Bu arada hatırlatmakta fayda var ikinci kriz de tam da bu noktada çıkmıştı; rnDavutoğlu MKYK’da da kendi ekibini kurmak istemişti.rnŞimdi ortadan şu soruyu sormakta fayda var; rnDavutoğlu parti'de kendi gücünü mü oluşturmak istiyordu?rnYoksa, rnrnParti'de Erdoğan'ın yokluğundan ancak onun sırtından oluşturulmuş bir gücü mü yıkmak istiyordu? rnBuradan bakınca Akademisyen Davutoğlu'nun pratiğini pek de bilmediği Siyasi hırsları yoktu(hâlâ da yok) rnrnKarısı intifada demedi, doktordu, siyasete bulaşmadı, işini gücünü yaptı. Karı koca duygusaldı, alıngandı,hassastı, hin değildi, cin değildi..! rnİşte bu sebeplerden de kolay kandırılabilecek, Akademik zekâsını Siyaset zekâsına dönüştürememiş vasatı ölçülerde kaldı. rnPeki Pelikan Dosyasını kimler kaleme aldı? rnBu konu da kafa karıştırdı zîrâ, yazılanların iyi niyetinde arkasında duracak kalemşörler neden ismini gizlerler? Madem haklıydınız bugün olmuş hâlâ Dosyayı kimler kaleme aldı bilinmiyor..!rnrnPelikan dosyası içeriğinde en dikkat çekici rapor; Davutoğlu'nun, 17-25 Aralık sürecinde haklarındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle istifa eden dört Ak Parti'li Bakan; Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar'ı aklanmaları için Yüce Divan'a göndermek istemesi, Hatta Bakanları çağırarak, Yüce Divan'a gidin, aklanıp dönün dediğinin iddia edilmesi vardı.rnrnSonrasında Erdoğan'ın devreye girmesiyle, Ak Parti TBMM'de dört Bakan hakkındaki oylamada, Yüce Divan'a gönderilmemeleri yönünde oy kullandı.rnrnDavutoğlu bu durumu, suçsuzlarsa seçmen vicdanında kendilerini aklasınlar diye bunu talep ettim diyerek kendini savunmuştu. rn rnrnBugünden düne baktığımızda bu Bakan'ların Fetö ile iltisakını bugün bildiğimizden dolayı demek ki Pelikancılar bunu örtbas etmek istemiş olmuyor mu? rnrnKeşke o günlerde Yüce Divan'a gidilecekse de gidilseydi. Ak Parti içindeki temizliği daha o günden başlatabilseydi. Olmadı engellendi, Erdoğan yanlış yönlendirildi, şimdi yine o günden bu güne, belki de Davutoğlu'nu derdest ederek içeride yeniden palazlanmaya hız vermiş oldular. rnYukarıda peki demiştim sorgulayarak,o halde Davutoğlu'nun MKYK'yı yeniden şekillendirmek istediği sırada engel olundu da Kurula hangi isimler getirilerek ve hatta arkasından teşkilat atamalarının yetkisini Başbakan'dan alıp Kurul'a vererek ne amaçlanmıştı? rnBunun için isimleri incelemekte fayda var, hemen hatırlayalım;rnrnAbdülhamit Gül, Ali Aydınlıoğlu, Alev Dedegil, Asuman Erdoğan, Ayhan Sefer Üstün, Ayşenur Bahçekapılı, Aziz Babuşçu, Bekir Bozdağ, Berat Albayrak, Binali Yıldırım, Bülent Gedikli, Burhan Kuzu, Cemil Çiçek, Çiğdem Karaaslan, Edibe Sözen, Efkan Ala, Faruk Çelik, Fatih Şahin, Fatma Betül Sayan Kaya, Galip Ensarioğlu, Hamza Dağ, Hayati Yazıcı, Mehmet Mehdi Eker, Mehmet Ali Şahin, Mehmet Babaoğlu, Mehmet Doğan Kubat, Mehmet Erdem, Mehmet Müezzinoğlu, Mehmet Muş, Mehmet Özhaseki, Metin Doğan, Mevlüt Çavuşoğlu, Mustafa Ataş, Mustafa Şentop, Naci Ağbal, Nihat Zeybekçi, Nurettin Canikli, Nükhet Hotar, Numan Kurtulmuş, Ömer Çelik, Öznur Çalık, Ravza Kavakçı Kan, Recep Akdağ, Selçuk Özdağ, Selçuk Öztürk, Süleyman Soylu, Vedat Demiröz, Yalçın Akdoğan, Yaşar Karayel, Zeki AygünrnrnŞimdi bu isimleri inceleyince bugün Ak Parti içinde palazlanmış Parti değerlerinden uzak iki ayrı gücün aktörlerini bu listeye net olarak yerleşmiş olduğunu görüyorum. rnrn1) Zenginleşen, Baronlaşan,zenginleştiren ve Baronlaştıran,paranın sahiplerini belirleyen bir grup.rnrn2) Teşkilatların içini boşaltan,itibarsızlaştıran, oyları eriten ve bunu bile isteye yapan,fetö iltisaklı isimleri teşkilatlar içinde koruyan kollayan bir grup.rnrnBugün geldiğimiz noktada Ak Parti içinde hatırı sayılır bir güç oluşturmuş bu iki grup, O gün bu durumu ta başından fark eden Davutoğlu'nu derdest etmiş olamazlar mı? rnSadece sorguluyorum? rnSoruyorum?rnHülasa dava bizimse, Parti bizimse hepimiz sormalıyız, sorgulamalıyız. rnMutlak bir temizliğin hasıl olduğu emareler, sıkıntılar taban ile Parti arasına mesafeler koymaya başladı. rnDavanın sürdürülebilirliği adına, üç maymunu oynamanın, sorun sıkıntı yok demenin kimseye bir faydası yok.. rnSusalım susalım sonra ilkokul mezunu sümüklü bir kardinal vaizin memleketi her defasında nasıl ele geçirdiğine şaşırıp şaşırıp kalalım.. rnPartiler böyle bitiyorrnANAP böyle bittirnAk Parti'yi bu akıl ve tecrübe ile koruyalım..! rnİnci Salar